Anasayfa


     Önceki Yazılarım2-Arşiv

   
Ürün Kodu : Önceki Yazılarım-2 Arşiv
 Sipariş        Detaylar
 
 
Detaylar
Kadir Demircan
Keşif Sohbetleri


Fuat Avni İsimli Bir Vatan Haini Vardı

Fuat Avni İsimli Bir Vatan Haini Vardı. Kimileri internet fenomeni dedi, ben de vatan haini ve münafık olarak nitelendirdim. Hainlere sempati duyanlar ısrarla internet fenomeni dediler. Emniyetteki, devletdeki önemli hayati bilgileri çalıp Fuat Avniye sızdıran şerefsiz kimliksiz alçaklar vardı. Şükürler olsun ki istihbaratımız fuat avni alçağını deşifre etmiş, yakalamış. Bu günkü gazete manşetlerine de yansımış. Fuat Avninin Emre Şımarık adlı bir münafık olduğu çıktı ortaya. Haram para yemeyen şerefsizler hesaplarına yatırılan para karşılığında önemli operasyon bilgilerini Fuat Avniye sızdırıyor, oda yayınlıyor, deşifre ediyor. İdam şu günlerde tartışılmaya başladı. Bunlarıda sallandıracaksın aslında. Bu kişilerin cezaları sürgün, müheppet ve idam olmalıki, bir daha Fuat Avniler çıkmasınlar ortaya.
Keşif Dergisi Kadir Demircan 17.2.2015

Kobani istilası bize ne anlatıyor?

Dün konuştuğum herkes şehirleri alev topuna çeviren eylemlerin gerçek sebebini sorup durdu. Kısa cümlelerle söylemek gerekirse olayın özeti şudur:


Türkiye IŞİD'in Kobani'yi istila etme çabaları sonrası sınırda bir tampon bölge oluşturdu ve buradan gelen Kürt halkını koruma altına aldı. Ancak PKK ve onun siyasi uzantısı HDP, sınırların tamamen kaldırılmasını ve PYD militanının elini kolunu sallayarak Türkiye'ye giriş yapmasını istiyor.

Tek dertleri bu değil. Alenen söyledikleri üç şey var:

1- "Biz Tezkereye hayır diyor ve gelmiyoruz. Ama Kobani düşüyor. Siz bizim izin vermediğimiz bölgeye gidip bizim yerimize savaşmazsanız, biz de sizin mallarınızı yakarız!

2- "30 yıl ülkenizi bölmek için çalışan ve bu sinsi çalışmalarını halen sürdüren PKK'ya silah yardımı yapmazsanız biz yine mallarınızı yakar, size huzur vermeyiz!"

3- "Bizim bu iki isteğimizi yerine getirmezseniz, biz buraları yakar yıkarız ama aynı zamanda çözüm sürecini de sona erdirir yine kan akıtırız!"

Gezi olaylarında şehir iblisleriyle bir olan CHP böyle bir fırsatı kaçırır mı? O eylemlere uzaktan bakan PKK hazır potaya girmişken yeni bir ayaklanmanın ve hükümeti düşürmenin şeytani yollarını arıyor.

Sokaktakilere bakıyorsun...

Dersiniz ki Kobani'ye Türkiye saldırıyor. Birileri Kızılay'ın kan taşıyan araçlarını, halkın bindiği belediye otübüslerini ve kamu binaları ateşe veriyor.

IŞİD bu eylemleri görünce Kobani'den gerisin geri kaçacak sanıyor herhalde!.. 

Bir diğer kesim Atatürk heykelini ateşe vererek tatmin oluyor,  heykelin kafasını IŞİD'cilere nazire yaparcasına koparıp onunla top oynuyor. IŞİD'i Atatürk mü kurdu ahmak herif? Onun heykelinden ne istiyorsun?

Birileri de Burger King'in önünde oturma eylemi yapıyor ki onların hali evlere şenlik! Mustafa Kemal'in askerleri önde, onlar arkada oturarak Kobani'yi kurtarıyorlar. Onlara 3 boyutlu Kobani maketi verin onu bile koruyamayacak kadar sefil bir görüntüleri var. Polis,"Gözaltına alınanlar Kobani'ye gönderilecek" diye anons yapsa, topluca kaybolacaklar inanın bana. 

Komik hallerini tavuk görse 6 ay yumurtadan kesilir, o derece yani! Polis su sıkıyor diye çil yavrusu gibi kaçıyorlar ama, başkalarının çocuklarını orada kurşun yemeye göndermeye çalışıyorlar.

"Kobani düşüyor, neden ses çıkarmıyor, neden birşeyler yazmıyorsun? Seni takipten vazgeçiyorum çünkü, sen insanlağını kaybetmişsin" diyerek küfür ve hakaretler eşliğinde bize sataşanlar oluyor.

Dikkat buyurun!

Kobani'yi savunması gereken bölge lideri Salih Müslim kaçmış. Barzani'nin peşmergeleri kaçmış. PKK'lı ve PYD'li militanlar kaçmış.

İyi de...

Bana seslenmeden önce "Bak çözüm sürecini bitiririz ha" diyerek ikide bir Türkiye'yi tehdit eden PKK'nın lider kadrosuna seslensene akıllı!

Türkiye haftalardır YPG lideri Salih Müslim'e, "Sen bir yandan benim desteğimi istiyorsun ama diğer yandan benim en büyük düşmanım Beşar Esad ile işbirliği yapıp bölgede 250 bin Suriyeli'nin ölmesine aracılık ediyorsun. Ben sana nasıl güvenip o ateşin içine gireyim? Yarın orada sırtımdan vurulmayacağımın garantisini ver!" diyor.

Sen insan olup önce oradaki katliamı durdursana?..

Şurada yıllardır kan kusuyoruz. Renk, ırk, dil ve din ayrımı yapmadan, yerküre üzerinde kime zulüm yapılıyorsa biz onun acısını yüreğimizde en derinden hissediyoruz. Arakan'da, Somali'de, Doğu Türkistan'da, Mısır'da, Suriye'de, Filistin'de, Irak'ta ve bugün Kobani'de zulüm altında yaşamını yitiren her bir fert için yüreğimizde bir mezar kazıyoruz.

Peki sen?

İlk kez sınırımızda bir Kürt bölgesine saldırı oluyor diye insan olduğunu hatırladın değil mi? Biz ölen insanlığın yasını tutarken yanıbaşımızda kikirdeyip duruyordun. Yukarıda ismini saydığım ülkelerde can verenler için ne yaptın? 

Dünyanın süper güç diye anılan tüm ülkeleri "Biz ancak hava operasyonu yaparız. Askerlerimizi o bataklığın içine sokmayız" diyerek bölgeyi havadan bombalamakla yetiniyor. Doğuda eylem yapanlar ise Türkiye'ye, "Onlar girmiyorsa sen gir" baskısı uygulamaya çalışıyor.

Bunu da devletin kolluk kuvvetleriyle çatışarak yapıyor. "Madem güvenlik güçleriyle çatışmayı çok iyi biliyorsun. Kobani sınırın birkaç kilometre ötesinde. Hadi sen git de görelim" diyorsun, cevabı hazır:

"Devlet sınır kapılarını kapatmış, bizim gidişimize izin vermiyor. Yoksa gideriz" 

Bugüne kadar ülkeye sınır kapılarından girip çıkmışlar sanki. halbuki abilerine sorsalar, onlar patika yolları hemen söyleyiverir. Biz birkaç gün önce gidenlerin, nasıl koşarak ve yalvararak geri geldiğini çok iyi izledik. Gidemezler, çünkü orada Türk polisi yok, IŞİD var. 

Belli ki birileri, ülke sınırlari içindeki vatan hainleriyle bir olup Kobani'nin intikamını, 150 bin Kürt vatandaşına kucak açan Türkiye'den almak niyetinde. Sipariş sözlerle konuşanların Kobani veya bir başka bölge umurunda değil... 

Hedef silahların bırakılacağı tarih olarak açıklanan 2015 öncesi çözüm sürecini baltalayıp yeniden savaş ortamı yaratmak. IŞİD'in Kobani'ye saldırmasıyla bu zemin oluşmuş görünüyor. Türkiye'nin  bölgeye girmesini isteyenlerin son kozu Kobani'dir. 

Son yıllarda civardaki tüm ülke halkları için son umut, son kale olan Türkiye'yi karıştırma çabaları tutarsa herşey çok kötü olacak. Bölgedeki mezhep ve ırk savaşlarının önündeki tek bariyer Türkiye bu süreçten çok zarar görecek ama, şu bir gerçek ki bu oyuna gelen Kürtler için sonuç facia olacak.

Tek çare Kürtlerle Türklerin aynı barış sancağı altında toplanması... Bunu bir an önce gerçekleştirmezsek, yaşanacaklar için pişmanlık duyma şansımız bile kalmayacak. 

Süleyman Özışık 8.10.2014


Hangi tarikat, cemaat kime oy verecek?

Türkiye'de tek bir parti olmadığı gibi tek bir 'cemaat' de bulunmuyor. Bu ülkede, kimilerinin kökleri yüzlerce yıl ötesine dayanan onlarca tarikat ve cemaat var. Seçimler öncesi kimin nerede durduğunu ve envanteri hatırlamakta fayda var.

Türkiye’nin bir numaralı konusu dershaneler üzerinden patlak veren ‘hükümet-cemaat’ gerilimi. Siyasetin, sokağın, hatta dış çevrelerin gözü-kulağı gerilim hattında. Neredeyse bu konu dışında bir şey konuşulmuyor. Sosyal medyada fırtınalar esiyor. Karşımızda yeni bir durum, önümüzde ise 3 kritik seçim var. Hal böyle olunca herkesin aklına aynı soru geliyor: Fethullah Gülen grubu (Hizmet Hareketi) ne yapacak? Oylar CHP, MHP’ye mi gidecek? Adaylara göre farklı strateji mi uygulanacak? Yoksa her şeye rağmen AK Parti adaylarına destek mi verilecek? O kristal vazo kırıldı mı, çatladı mı tartışmalı ama şimdilik bu sorunun net ve tek bir cevabı yok. Hareketin sözcülüğünü yapan Gazeteci ve Yazarlar Vakfı herhangi bir yönlendirme yapılmayacağını açıkladı. AK Parti’nin ‘resmi’ görüşüne bakılırsa ortada bir ‘sorun’ da yok. Zira ‘cemaatin oyu yüzde 3, AK Parti’ye etkisi ise en fazla yüzde 1’. Hükümet-Hizmet geriliminin olası yansımaları için bir süre daha beklemek gerekecek. Dershane düzenlemesinin seyri ve karşılıklı atılacak ‘güven arttırıcı önlemler’, ilişkileri daha farklı boyutlara taşıyabilir. 

AK Parti, son gerilimle birlikte safları sıklaştıran hamleler yapıyor. ‘Cemaati yalnızlaştırma’ denebilecek bir strateji izleniyor. ‘Milli İrade Platformu’ adıyla gazetelere verilen ilanda bunu görmek mümkün. Muhafazakâr kesimin farklı tonlarından 100’e yakın vakıf, dernek, kuruluş hükümete destek çıkan bir metne imza attı. Bu ilan bize şunu hatırlattı ki, Türkiye’de tek bir parti olmadığı gibi tek bir ‘cemaat’ de bulunmuyor. Bu ülkede, kimilerinin kökleri yüzlerce yıl ötesine dayanan onlarca tarikat ve cemaat var. Bu yapıların farklılıkları da sadece ritüelleri değil. Çoğunluğu Menderes-Özal-Erdoğan çizgisine yakın dursa bile siyasi refleksleri birebir denemez. Son yıllarda AK Parti ile ‘aynı bağın gülü/aynı dağın yeli’ görülen tarikat-cemaatlerin kendi içlerindeki bölünmeleri de unutmamak lazım. Bugün Nurcu, Nakşi, Kadiri bilinen gruplar içerisinde onlarca alt küme bulunabiliyor. 

En başta söylediğimizi tekrar edelim... Türkiye’de sadece ‘Hizmet Hareketi’ bulunmuyor. Cemaat, tarikat varlığı olarak zengin bir ülkeyiz. Yaklaşan seçimler öncesi kimin nerede durduğunu ve envanteri hatırlamakta fayda var. ‘Camia’ dışındakilere bir göz atalım... 


NURCULAR: Hizmet Hareketi’nin de ilham kaynağı olan Said Nursi’yi ‘üstat’ kabul eden, eseri ‘Risale-i Nur’ları okuyanların genel adı: ‘Nurcular’. Yeni Asya, Yeni Nesil, Okuyucular, Yazıcılar, Kırkıncı Hoca gibi gruplarla anılıyorlar. Said Nursi’nin yaşayan talebeleri Mehmet Kırkıncı, Mehmet Fırıncı, Said Özdemir ‘Abi’ olarak bilinir. Erbakan’a değil Menderes’le başlayan ‘Demokrat’ geleneğe bağlı kaldılar. Çoğunluğu 28 Şubat’a kadar Demirel’i destekledi. Fethullah Gülen grubu gibi bu ekolden gelen bazı isimler Özal’dan yana tavır aldı. ‘Nurcu’ gruplarda 2002 sonrası DYP (DP) ile ilişki sürdürenler olsa da son dönemde çoğunluğun oyu AK Parti’ye gidiyor. Önümüzdeki seçimlerde de öyle olacağı gözleniyor. 


MENZİLCİLER: Adıyaman’ın Menzil Köyü’nden adını alıyor. Türkiye’nin en yaygın gruplarından. ‘Semerkant ve Bilvanis’ grupları olarak da biliniyorlar. TÜMSİAD adıyla son dönemde güçlenen işadamı dernekleri var. AK Parti içerisinde de güçlü şekilde temsil ediliyorlar. ‘Menzilciler’ içerisinde BBP ve MHP’ye yakın duran isimler olsa da AK Parti’ye kitlesel destek veriliyor. 


İSKENDERPAŞA: Merhum Erbakan ve Özal’ın da gönül bağı olan köklü bir camia. AK Parti’nin öncü kadrolarının birçoğu bu ekolden geliyor. 28 Şubat sonrası Avustralya’ya giden liderleri Prof. Dr. Esad Coşan 2001 yılında trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Yerine oğlu Nurettin Coşan geldi. Son seçimde MHP’ye oy verin çağrısı yapsa da kitlenin büyük oranda AK Parti’ye oy verdiği söyleniyor. İskenderpaşa grubu, AK Parti’ye daha da yakınlaştı. Sempatizanların bazı yörelerde kendisine yakın duran MHP, BBP, SP adaylarına da oy verebileceği söyleniyor. 


İSMAİLAĞA GRUBU: Fatih Çarşamba ile özdeşleşen, sarık, cüppe gibi kıyafetleriyle dikkat çeken bir grup. Şeyh postunda Mahmut Ustaosmanoğlu oturuyor. AK Parti’ye yakın olmakla birlikte geçmiş dönemde daha çok Erbakan Hoca ve Saadet Partisi’ne oy verdikleri biliniyor. Yeni kuşağın popüler ismi Cüppeli Ahmet Hoca’yı da içinde barındıran İsmailağa Grubu’nda ibre AK Parti ve Saadet Partisi’nden yana. 


ERENKÖY GRUBU: Erbilli Mehmet Esat Efendi’nin Erenköy’de aldığı köşk ile temelleri atıldı. Nakşibendi geleneği içerisinde yer alıyor. Esat’ın halifesi Mahmut Sami Ramazanoğlu tarafından cemaatleştirildi denebilir. Erenköy Grubu’nun liderliğini Osman Nuri Topbaş Hoca sürdürüyor. Ankara’da Muradiye Vakfı olarak biliniyorlar. AK Parti ile ‘sıfır sorun’ ilişki yürüten grupların başında Erenköy cemaati geliyor. 


SÜLEYMANCILAR: Öğrenci yurtları, Kuran kursları aracılığıyla Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerinde varlıklarını sürdürüyorlar. Kurucuları Süleyman Hilmi Tunahan’dan dolayı ‘Süleymancılar’ olarak biliniyorlar. Tunahan’ın damadı Kemal Kaçar’ın ölümünden sonra iki torun Ahmet ve Mehmet Denizolgun arasında sorun yaşandı. ‘Lider’ görülen Arif Ahmet Denizolgun, Mesut Yılmaz hükümetinde kısa bir süre Ulaştırma Bakanlığı yaptı. AK Parti ile yıldızı barışmadı. ANAP ve MHP’ye destek verdi. Diğer kardeş Mehmet Denizolgun ise iki dönem AK Parti’den milletvekilliği yaptı. Süleymancıların yerel seçimde ‘aday’ öncelikli oy kullanacağı tahmin ediliyor. Kitlenin oyları MHP ve AK Parti’ye gidiyor. 


YAHYALI GRUBU: Kayseri Yahyalı merkezli Nakşibendi ekolüne dayanıyor. Adını Yahyalı Hacı Hasan Efendi’den alıyor. Kayseri dışında da örgütlenmesi bulunan grup ‘Milli Görüş’ çizgisine yakın durdu. SP ve HAS Parti’ye de destek veren grubun ağırlıklı tercihi AK Parti. 


KADİRİLER: Kadiri tarikatı farklı kollara ayrılmış durumda. İstanbul, Ankara, Düzce’de yoğunlaşan ‘Muhammediye’ kolunun başında Seyyid Muhammed Ustaoğlu bulunuyor. Oy tercihlerini AK Parti’den yana kullanıyorlar. 


HALVETİ ŞABANİYE GRUBU: Halveti tarikatı içerisindeki en aktif grup. Şeyhlik postunda Mehmet Dumlu oturuyor. Kadın-erkek birlikte zikir törenlerine katılabiliyor. AK Parti’ye yakın duruyorlar. 


HAKİKAT GRUBU: Başta Fethullah Gülen olmak üzere Nurcu, Süleymancı bütün gruplara dönük ağır eleştirileriyle dikkat çekiyor. Şeyhleri olan ve Gebze’de yaşayan Ömer Öngüt, iki yıl önce hayatını kaybedince yerine emekli bir asker geçmişti. Lokal olan grubun belirli bir siyasi eğilimi bulunmuyor. 


TİLLO VE NORŞİN ŞEYHLERİ: Medrese geleneğinin iki güçlü kolu olarak bilinirler. Tillo şeyhlerinin tercihleri ‘enişte’leri Tayyip Erdoğan ve AK Parti’den yana oldu. Norşin grubu bir ara Numan Kurtulmuş’un HAS Partisi’ne yakın durdu. Önümüzdeki seçimlerde AK Parti’ye destek verecekler. 


IŞIKÇILAR: Hüseyin Hilmi Işık’tan adını alan ve önceki yıl vefat eden Türkiye Gazetesi ve İhlas Holding ile özdeşleşen Enver Ören’le simgeleşen bir hareket. Turgut Özal’ın ardından AK Parti ve Başbakan Erdoğan’a tam destek verdiler. Bu destek önümüzdeki seçimlerde de devam edecek. 


HÜDA-PAR VE KÜRT İSLAMCILAR: Hizbullah hareketine yakın olan HÜDA-PAR, Doğu ve Güneydoğu’da örgütlü. Seçimlerde kendi adaylarına destek verecekler. Türkiye Kürtleri arasında etkin olan cemaat ve tarikatların oyları bugüne kadar AK Parti ve BDP dışındaki partilere gitmedi. Kürtler arasında etkin olan bir diğer grup ise Nakşibendi ekolünden gelen Hazneviler. 


HAYDAR BAŞ GRUBU: Görüşleri İP lideri Doğu Perinçek’le örtüşen, ulusalcı bir grup. Liderleri Prof. Dr. Haydar Baş, Kadiri tarikatının ‘İcmal Kolu’ olarak biliniyor. Baş’ın liderliğini yaptığı Bağımsız Türkiye Partisi’ni destekliyorlar. Haydar Baş, Esad’a karşı çıkanlar için ağır hakaretlerde bulunmuştu. 


ADNAN HOCACILAR: Eskilerin deyişiyle ‘nevi şahsına münhasır’ bir hareket. Adnan Hocacılar, etrafında ‘kediciklerim’ dediği manken görünümlü genç kız ve erkekler topluluğu olarak biliniyor. Bir dönem Erbakan Hoca ile yakın ilişki içine giren Adnan Hoca, son dönemde ‘Tayyip Hocam’ dediği Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye sıcak mesajlar gönderiyor. 


GALİBİLER: Kadiri-Rufai tarikat geleneğine bağlı. Bir dönem ‘şiş çekme’ ritüelleriyle öne çıkmış, şeyhleri Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu’ndan dolayı ‘Galibiler’ olarak da adlandırılan bir grup. Ankara’da esnaf arasında örgütleniyorlar. Siyasi duruşları AK Parti’ye yakın. Kaynak Yazı Ömer Şahin


Ne Sözler Be İnsanın Kanı Donuyor, İnanamıyor ama Gerçek...

"Sen Önce Bi Kere Kendi Durumunu Gözden geçir"  Türkiye Cumhuriyetinin   ve Halkın % 50 sinin oyunu almış  bu ülkenin bir başbakanına  ( Sayın Recep Tayyip Erdoğana) hitap ediliyor  " Genel Kurmay Başkanımızın Çok Değerli İkinci Başkanı, Sayın Komutanım"  Genel Kurmay İkinci Başkanına hitap ediliyor.(Orgenaral olan ve şu anda hapiste olan Çevik Bir'e)

Hitabın Sahibi Kim dersiniz. 

Koskoca ülkenin demokrasiyle iş başına gelmiş ve tarihinin en büyük reformlarına imza atmış, aynı zamanda dünya lideri olarak da görülen Başbakana kim " Sen Önce Bi Kendi Durumunu Gözden Geçir" diye saygısızca, ukalaca, tabiri yerindeyse bir çete lideri gibi hitap eden kişi kimdir. 

Bir cuntacıya da  son derece saygılı bir ifade kullanan, kibar, nazik, alçak gönüllü ve edepli kişilik edasıyla hitaplar da bulunan kimdir dersiniz.

Ben söyleyeyim, fazla merak etmeyin. Başbakana hitabı adamın bizzat kendi ağzından, kendi sesinden  ve bizzat kendi kulaklarımla dinledim. İnanamadım, şoke oldum. Hani iftira, yalan, fitne fesat çıkarıyorsunuz diyerek bize saldıran zavallılar da duymuşlardır da duymamazlıktan gelmişlerdir, görmemezlikten gelmişlerdir hep yapa geldikleri gibi.

 İşte bu sözlerin sahibi Fethullah Gülen hoca efendiden başkası değildir. Vay be, benim ülkemin başbakanına Sen diye hitap edeceksin  ha . Doğru dur, kendine gel yoksaa... demeye cüretleneceksin. Şapka düştü kel göründü. Mafyalar bitti, ergenekon, derin devlet, PKK  bitti derken  sıra başka derin yapılara geldi vessalam.  Sıra Amerikanın soft islam modeli yapısının deşifresine ve tasfiyesine geldi. 

Uyanın ey halkım. Uyanın ey Müslümanlar. Allah dan, onun kitabından, peygamberinden başka yol, iz yok.  Amerika  kısa ve uzun vadede beklediği bir menfaati  olmasa 100 dekarlık bir alanda, lükx villada, onlarca hizmetkarı olan, sürgünde hükümet lideri gibi birini  boşuna beslemez. Müslümanlar uyanık olması gerekmez mi, görünen köy kılavuz ister mi. Derin yapı diyorum, paralel devlet diyorum, diyorlar, hissediyorum, farkındayım, farkındamısınız. 

Ama  görüyorsunuz Rabbim tuzak kuranların tuzaklarını bu şekilde başlarına kakıveriyor. Hocalarda  coşuyor, şaşıyor, şaşırıyor, şaşırtıyor, hayretlere düşürüyor, inanamıyorsunuz değil mi. A9 televizyonunu izleyin, yurt dışından uydundan yayın yapan İMC TV yi, Mihr Vakfının kurucusu İskender Evrenesoğlunu izleyin. Ve düşünün, kendinize gelin. Bize vekil olarak Allah yeter. O ne güzel vekildir, dayanaktır, güçtür.... Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın. Körü körüne bir liderin, bir akımın, bir görüşün,  bir fikriyatın, bir hocanın arkasından gitmememizi nasip eylesin...




Paralel Devlet ve Oyunları İçinde Oyun Taşı Olmak

Gazeteci Fatih Tezcan Bu günkü Akit deki röportajında neler söylemiş neler. 

Gezi olaylarının zimmen arkasında olan, mit müşteşarını sorgulama planının müdavimi,Mısır darbesine sessiz kalan, suriyedeki zulme ve bölgeye CHA olarak muhabir göndermeyen, Numan Kutulmuşu 50 vekil ile meclise, sonrada iktidar namzeti yapma planı teklif eden ve son zamanlarda da dershaneler üzerinden cıngar çıkaran bir yapının, Yurt Dışından, ABD den rüzgarlarla estiğinden bahsediyor. 

Paralel devlet yapılanmasından dem vuruyor. Şimdilerde de yeni ittifak planları için makas değişikliğinden bahsediyor. CHP-Sarıgül ekzeninde önümüzdeki seçimlere hazırlanılıyor. Bütün plan halkın % 50 sinin ve dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti hedef tahtasında. 

Emir öyle. 1988 den 1993 yılına kadar Zaman abonesiydim, çok süper, bu günkü akit çizgisinde bir gazeteydi. Makas değiştirdiğini hissedince ben de gazetemi değiştirerek Akite abone oldum. 1993 den 2013 e kadar 20 yıldır akit okuyorum ve makas değiştirdiğini görmedim.

 Cemaatin içinde çok değerli arkadaşlarım, kardeşlerim var. İyi niyetlerinden asla şüphem yok. Ancak Allah akıl vermiş düşünelim, akledelim diye. Sonra bir de ayeti kerime var. Mealen Bir liderin, akımın, görüşün, kişinin ardından körü körüne gitmeyin, bağlanmayın, dikkatli olun diye. Tarih de ne akımlar, insanlar çıkmıştır, milleti şaşırtan. 

Bir de Müslüman  özgürdür, Allaha ve peygamberine itaate eş derecesinde olabilecek bağlılıklardan imtina eder. Müslüman şüpheci, sorgulayıcı, duyarlı, araştırmacı ve uyanık olan kişi demektir. Birbirimize bunları söylüyoruz, yazıyoruz diye fitneci deyip geçiştireceğimize, başımızı iki elimizin önüne alıp bir düşünsek nasıl olur. 

 Fatih Tezcanın Parelel devlet benzetmesi hiç de yabana atılacak bir yaklaşım değil. Zeki öğrencilerin alınıp eğitilmesi sonda büyük ABD şirketlerinde iş istihdamı sağlanması düşünülmesi gereken bir derin mevzu. Dünya barışına katkı sağlıyoruz diye öğünenlerin son zamanlarda kendi ülkelerindeki barışı ve huzuru bozmaları çok madinar gelmiyormu sizlere. 

Benden hatırlatması. Amacım itfira, fitne, fesat değil uyarmak. Ben doğrudan Kurana, Sünnete bağlıyım. Lİderim, önderim, yol ve yön göstericim Hz Muhammed (S.A.V) başkasına ihtiyaç hiç duymadım. Kardeşlerimi düşünmeye ve yeniden, yeniden düşünmeye davet ediyorum. Oyunların içinde oyun taşı olmayalım....




Seçim İzlenimlerim 

Hüseyin Yakar ve Hayati Köse İle  Sohbet

    Malum yerel seçimlere şurada 5 ay kaldı. Bütün ülke seçimlere, adaylara kilitlenmiş durumda.

 Gönende de durum farksız. Beş ay sonra kim belediye başkanı olacak ve 5 yıl Gönen’i kim yönetecek, soru, merak ve mevcut durum bu.

 Hayati Köse mi Hüseyin Yakar mı, Aydın Karakaya mı, Mustafa Çulcu mu, Yüksel Bağışlar mı yoksa Tuncay Salımı veya Sarıköy belediye başkanı Ali Yeşildağ mı. Ekrem Okan mı, Metin Erbay mı, Muzaffer Malcıoğlu mu,  Mehmet Karatan mı, Zeki Kardeş mi kim…

Pazar ve pazartesi günleri art arda iki önemli isimle sohbet ettik. Önce mevcut belediye başkanımız Hüseyin Yakar ile Yıldız Otelin önünde çay içtik, iki saate yakın konuştuk. 

Bir gün sonra eski belediye başkanımız Hayati Köse ile kendi mekânında bir buçuk saate yakın sohbet ettik.

 Malum Gönenin tam 20 yılına damgasını vuran bu iki isim çok önemliydi. Sohbetlerimiz de önemliydi. Tabiiki ben de  gözlem ve izlenimlerimi elde etmeye çalıştım, şimdide  acizane sizinle paylaşmaya çalışıyorum.

Tabiiki Yakar la sohbetimizde Zeki Eren ve Ümit Dağcı da vardı. Hayati Köse ile sohbetimizde de  DP İlçe başkanı Mustafa Güner ve İsmet Çivicioğlu da vardı.

Önce  mevcut belediye başkanımız Hüseyin Yakar ile olan sohbetimi ve izlenimlerimi özetleyeyim. Hüseyin Yakar üçüncü defa yine aday.  Gönen için çok büyük hizmetler yaptığını, önemli eser ve projelere imza attığını, ama Gönen halkının bunu yeterince anlayamadığını belirtiyor.

Allah nasip ederse yeniden hizmete devam edeceğiz. Olursa da olur, olmazsa da olur, her şeyin hayırlısı olsun  duruşunda.

Hayati Köse de  kurmaylarıyla ve partisiyle yoğun bir çalışma içinde. Kafası da oldukça karışık. Yani hangi partiden olursa daha iyi  olur, kazanılır arayışı var.  Malum üst üste iki seçimde kaybetmiş olmanın bir korkusu da hakim.

 DP den  kazanma şansı zayıf ihtimal. MHP den aday olması daha zayıf. En mantıklısı ve kolay ihtimalli olanı  CHP gözüküyormuş. CHP yönetimi istiyor, DP yönetimi istiyor,  her iki partinin yönetiminden ve tabanından cılız da olsa karşı çıkanlar var.

Bütün bunlara rağmen ittifak % 95 tamam görünüyor. Yani Hayati Köse CHP nin adayı, DP nin adayı, MHP den destek umuyor, Ak Parti muhaliflerinin de desteğini bekliyor.

Durum özetle şu ki; Gönen seçimleri Ak parti ile Hayati Köse arasında geçecek. Kim ne derse desin durumun özeti bu. İki aday var, Ak Parti ve Hayati Köse gerisi teferruat.

Hüseyin Yakar kendisi istiyor aday olmayı ve devam etmeyi, bir de belediyede ve kaplıcalarda dolaylı ve dolaysız olarak işe yerleştirdiği kişiler  ve onların aileleri, yakınları, arkadaşları ve tabiiki 10 yıl içinde oluşan  partili- partisiz doğal  bir tabanı var.

Hayati Köse ise kendisi istiyor, tabanı istiyor aday olmasını. Onun da hizmetlerinden memnun olan dinamik ve pozitif bir tabanı var. Yolsuzluk, hırsızlık suçlamalarına 10 yıl bütün her şey elerlindeydi, bir tek ispatlanmış, mahkûmiyet almış bir konu var mı diye soruyor.

Her iki sohbetimden izlenimlerime gelince. Hüseyin Yakarın seçimlerden pek de ümitli olmadığını, çok da bu işe  asılmadığını anladım. Olursa da olur, olmazsa da olur anlayışında gördüm.

Tekrar belediye başkanı olamazsam işim gücüm var, dönerim mesleğime, işimin başına diyor. Zaten on yıl bolunca da hiç fabrikanın işlerinden kopmamış, pek aksatmamış işlerini. Belediye başkanlığını esktsra bir görev olarak görüyor, asıl mesleğine ağırlık veriyor.

 Ben ce bu fikir yanlış. Belediye başkanı başkan olduktan sonra kişisel eşyalarını toplar l belediyedeki odasına koyar, önceki bütün işlerini hem maddi anlamda hem de manevi anlamda  rafa kaldırır, askıya asar. Kollarını sıvar kendini halkın hizmetine verir. Gecesi, gündüzü, cumartesi pazarı hep halk hizmetinde olur. Öğleye kadar makamında görüşmeleri, öğleden sonra kaldırım yapan ustaların, lağım temizleyen işçilerin yanında, halkın çay ocağında, kahvesinde, dükkanın da, cenazesinde, hatimin de, düğününde olur.

Bir koltukta beş tane karpuz  olmaz, gitmez, yürümez, iki tane bile gitmez. Gider de işte halkın memnun olmayacağı şekilde kör topal gider.

Hayati Köze CHP den aday oluyor, kazanır mı bence kazanabilir. Çünkü arkasında  muhalefet partileri, parti içi muhalifler ve köklü bir kitlesi, tabanı var. Şahsi, bireysel kırgınlıklar parti, hizmet, iktidar falan tanımaz. Ben de şahsen aynı görüşteyim. Yani belediye başkanlığı hizmet gelsin diye iktidar partisinde olmalı anlayışı doğru, güzel ve iyi fikir. Ancak iktidar partisi benim  sevmediğim, nefret ettiğim, adını bile duymak istemediğim  bir adamı aday gösterirse  …  .

Onun için AK Partinin işi oldukça zor. Delegeler 10 Kasımda Balıkesirde ön seçim yapacak. Delegelerin çoğu zannımca belediyede, kaplıcada yakınları olan insanlar ise, mevcut yönetim döneminde delege yapılmışlarsa, seçimi tarafsız, toplumun, Gönen’in, partinin kazanması lehinde ve yolunda karar vermek zorundadırlar. Neticede kendi verdiği oylar  ile bu seçimler kazanılamaz, kendileri için değil genel seçmen kitlelerinin tercihlerini göz önüne alarak karar vermelidirler.

Ben hiçbir kimse değilim, basit, sıradan bir vatandaşım,  Gönenliyim, Gönen de yaşıyorum, benim fikirlerimi kaale alan olmaz ama ben yinede söyleyeyim.  İster alsınlar ister almasınlar, bana ister sövsünler, ister saysınlar. Ben bağımsız, tarafsız, objektif, kendimce kabul ettiğim doğruları, fikir ve düşüncelerimi hiç kimsenin baskısı ve yönlendirmesi adtında kalmadan, kimseye yağcılık ve yalakalık yapma ihtiyacı hissetmeyen yazıyorum, çiziyorum. Müstakil bir vatandaş olmaktan da gurur duyuyorum. Kim belediye başkanı olursa olsun omurumda değil.  Bütün bu tespitleri sıraladıktan sonra devam edeyim yazmaya.

Benim âcizane fikrim,  tavsiyem Hüseyin Yakar’ın adaylıktan feragat etmesi, geri çekilmesi. Ne olur ileride ben aday olmadım demek başka, parti tercih etmedi, eledi, aday göstermedi demek başka. Veya aday gösterildikten sonra seçimi muhalefete kaptıran  ve partiye oy kaybettiren bir kişi olarak anılmak başka.

Hayati Kösenin yerine olsam hiç aday olmam, bu millete, kendini sevenlere, sayanlara, değer verenlere zorunlu olarak CHP ye oy verdirtmem. Ben şahsen bütün sağ partilere oyum nasip olmuş birisi olarak, bir sol partiye, benim inançlarımın, değerlerimin her karşısında duran, aleyhinde çalışan bir partiye asla ve katta oyumun nasip olmasını istemem. Bu benim fikrim. Herkesin fikrine de saygı duyarım tabiiki.

Ak Parti bun denklemde tabanı olmasa da, toplum içinden tepki görmeyecek, kabullenilebilecek, hazmedilebilecek  farklı, sürpriz bir aday çıkarmalıdır. Mevcut adaylara  ben doğrusu şans vermiyorum. Gönen de halkın zihninde kötü anılar bırakmış, tanınmayan, bilinmeyen, halkın daha önceden dokunamadığı, sohbetinde bulunmadığı kişilerin de prim yapacağını zannetmiyorum.

Yerli olan, halktan kopuk olmayan, üniversite mezunu olan, Gönenli olan, Gönen de yaşayan, önceki işlerinde rüştünü ispatlamış, enerjisinin yüzde yüzünü halkın hizmetine adayabileceğine inanılan isimler üzerinde durulmalı. Yıpranmışlardan asla uzak durulmalı.

Benim acizane kim  ve hangi partiden seçilirse Seçilsi,n  Alalha yemin olsun ki zerre kadar bir beklentim, menfaatim yok, olmadı, olmaz da. On yıldır olmadı, 10 yıldır mevcut yönetim bizim hizmetlerimizden haberdar olamadı, tanıyamadı, tanışamadık. 10 yılın sonunda tevafüken kaplıca önüne iki saat sohbet etmemizin benim için bir anlamı olamaz.

Ben tam 10 yıldır GönTAM’ın başkanıyım,  Gönen için yüzlerce hatta binlerce  eser, proje, çalışma gerçekleştirdik. Bizim hizmetlerimizi, Gönenin, Türkiye’nin, dünyanın bilmesine, tanımasına ve takdir etmesine rağmen yerel yönetimin temsilcileriyle 10  yılın sonunda sadece iki saatlik bir tanışıklığın ve sohbetin  ne anlamı olabilir. Geçen yıl, televizyon programı yapıyoruz, kaplıcanın reklamını da koyalım, bize ayda sadece 200 TL cik bir katkı sağlayın teklifimiz olmuştu, ret cevabı almıştık. Yani Gönen Kaplıcarının 200 TL lik bir desteğini alamamıştık.  Oysa biz günde en az 10 kişiye kaplıcaları anlatıyor, oranın telefonunu veriyorduk. Şimdi ben böyle bir anlayış dan ne bekleyeyim ki Gönen için. Bizim hizmetlerimiz ortada, ne yaptığımızı, niçin çalıştığımızı  cümle alem biliyor.

Son olarak  her şeyin hayırlısı olsun, Allah hayırlı kişileri nasip etsin diyoruz. Öyle bir karar alalım ve verelim ki  beş yıl  pişmanlık duymayalım. Allahın dediği, halkın, demokrasinin, çoğunluğun  dediği olsun.

 Allaha Emanet olun… A.Kadir Demircan 05366062730 29.10.2013


Eski Yazılar Arşivi

Halkına Silah Çeken Zorba Diktatörlere İtaat Etmek İmansızlıkla Eş Anlamlıdır 

Kardeş ülke Mısır'da General Abdulfettah El Sisi ve çetesinin; son bir yıldır yönetimi ele geçirme ve darbe şartlarını oluşturmak için, polis teşkilatını da  manüpüle edip etkileyerek bütün imkânlarını seferber ettiklerini söyleyebiliriz.

 İki gün önce  taraflara, uzlaşmaları için 48 saat süre tanıdıklarını ifade eden muhtırada  General  Sisi “Yemin ederiz ki, Mısır ve onun halkını teröristlere, radikallere ve ahmaklara karşı savunmak için kanımızı çekinmeden feda ederiz.” diyerek, seçimle işbaşına gelen demokrat bir Cumhurbaşkanı’na karşı adeta meydan okudular. Askeri bürokratların, Hıristiyan Kıptilerin ve keyiflerini kanun haline getirmekten zevk alan kısır  aydınların koalisyonu; Mısır’ı karanlık bir geleceğe  sürüklemekle kalmamış, tarihte görülmemiş bir ihanete de imza atmışlardır.

 

General Abdulfettah El Sisi ve cuntası;  anayasa mahkemesi başkanı olan  ve bir Hırıstıyan olduğu bilinen Adil Mansur’u geçici cumhurbaşkanı ilan ederek ABD şeytanı ve müttefiklerinin desteğini sağlamışlardır. Başta  diktatörlükle yönetilen Suudi Arabistan olmak üzere, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün gibi  dikta ve krallıkla yönetilen ülkelerin, Hıristiyan cumhurbaşkanı Adil Mansur’u tebrik etmeleri, yapılan ihanetin boyutunu ortaya koymaktadır. Halkına silah çeken zorbaları destekleyen ve Selefilik iddiasında bulunan Nur Partisi’nin yöneticileri, hangi efendilere bağlı olduklarını bütün dünyaya ilân etmişlerdir. 

General Abdulfettah El Sisi ve çetesi’nin yönetime el koyma bildirisi de, tıpkı bizde 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’de kalıp halinde tekrarlanan “kardeş kavgasına son vermek ve düzeni sağlamak” gibi bir gerekçeye dayandırıldığı malûmdur.

 Bugünden itibaren Mısır’ı generallerden oluşan bir askerî konseyin; Anayasa’yı askıya aldıkları için, keyiflerine göre yöneteceklerini söylemek mümkündür. Yönetimini ele geçirir geçirmez, mutaassıp bir Hıristiyanı geçici Cumhurbaşkanı ilân eden silahlı zorbalar, halkının yüzde doksanı Müslüman olan Mısır halkına, önemli bir mesaj vermişlerdir. Ancak unutulmamalıdır ki hiçbir savaş bir günde kazanılmaz veya kaybedilmez. Müslüman Mısır halkı, kendilerine ihanet eden silahlı zorbalara boyun eğecek kadar onursuz değildir. Mutlaka bunun hesabını soracaklardır, hak ve adalet sonunda galebe çalacaktır..  Allah 80 milyon nüfuslu Mısırlı kardeşlerimizin yardımcısı olsun.




Mısırdaki Darbeyi Lanetliyorum...

  • Mısırdaki darbeyi Büyük Şeytan Amerikanya dan sinyal almasından sonra yapan Mısır Ordusuna, münafık ABD ye, Küçük şeytan İsraile ve zalimlerin yanında olan bütün kafirlere ve onların yerli işbirlikçilerine yazıklar olsun. Biz Müslümanlar Allahın emrettiği şekilde yardımlaşmaz ve hayır da yarışmaz isek yeryüzünde bir takım fitne ve fesat hareketlerinin baş göstermesi kaçınılmazdır. Allah zalimler topluluğunu asla başarıya eriştirmeyecektir. Üzüldük ama üzülmeyiniz, şer gibi gördüğümüz bu olaylar hakkımızda hayır olabilir, biz bilemeyiz Allah bilir. Biz ne yaptık ona bakalım. Ben dün gece yarısına kadar televizyonları, Mısırdaki olayları izledim ve sabahlara kadar uyku tutmadı, uyuyamadım. Ama uyuyamamak bile bana büyük bir mutluluk verdi. Ya dün akşamı içki masalarında, eğlencelerde geçirenler, Mısırdaki darbeden ve Müslümanlara yapılan zulümlerden bihaber olanlar, sorsunlar kendilerine Dünyadaki yerleri nedir.. Türkiyede denediler, olmadı Mısıra geçtiler. Ey kafirler topluluğu, ey kafirlerin gönüllü işbirlikçileri, uşakları. Ey vatan, millet hainleri. Biliniz ki Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.Kurduğunuz tuzakları başlarınıza kakıvericidir. Kısa bir dünya eğlencesinden sonra azaplı bir hesap güzü sizleri beklemektedir. Ey sözde müslümanlar söyleyin nasıl müslümansınız siz. Müslüman kardeşlerinize hiç üzülmezmisiniz. Allah Muhammed Mursiyi zalimlere, münafıklara karşı galebe çalsın. Hepimiz bir dua edelim, Müslümanların zaferi için. Bütün dünyadaki ezilen, zulüm gören müslümanların kurtuluşu için. Ey müslümanın diyenler İçinizden çıkan, desteğinizi alan zalimlerden, kafirlerden, yerli işbirlikçilerden olmayan, sizin gibi secdeye giden, sizin gibi giyinen, düşünen, ağlayan liderinize sahip çıkın. Hatalarıyla sahip çıkın, doğrularıyla sahip çıkın. Gün birlik olma günüdür. Zalimlere karşı birlik olma ve onları püskürtme günüdür. Gün dik duruş ve diriliş günüdür

İNSANI SIKINTI VE STRESE SOKAN

BAŞLICA SEBEPLER

 

      Doğmak, ölmek, yaşamak, hasta olmak, üzülmek, sevinmek insanla doğan ve insanla var olan, insana has en tabii,  doğal özelliklerdir. Aslında insanın hayatından ölümüne kadar geçen yaşamı, hayatında karşılaşacağı bütün hadiseler ve olaylar, hayatının süreci, biçimi  daha insan doğmadan önce Allah tarafından Levh-i Mahfuzda belirtilmiştir. Bu husus; iman esaslarından ‘ kaza ve kadere imanla’ izah edilip tasdik olunmaktadır. İnsan, tabiatı icabı zayıf yaratılmıştır, tahammül ve sabır bakımından acizdir, güçsüzdür.

      Hayatın akışı içerisinde insanoğlu kendini birçok sürprizler içerisinde buluverir. Olaylar kontrolü  dışında gelişir, bu hayat boyu hep böyledir. İnsan hayatın cilvelerine, sürprizlerine, meşakkatlerine bir türlü alışamaz, kolay uyum sağlayamaz. İnsan güzellikler ve bolluklar karşısında rehavete dalıp şımarır, azar. Felaketler, darlıklar karşısında da telaşlanır, ıstırap duyar, Allah’a yalvarır, yardım ister.

      Aslında insanın elinde olan çok fazla bir şey yoktur. Her şeyi kontrol edemez, gelişmeler istediği gibi gitmez. İnsanoğlu yaradılışı  icabı; yanılır, hata yapar, doğru yapar,  iyi veya kötü birisi olur, günah işler veya sevap işler. Aklını her zaman gerektiği şekilde kullanamaz. Bunun sonucunda da; kendini huzursuz, mutsuz eden, stres ve sıkıntılara sokan olaylarla karşı karşıya kalabilir.

      İnsanda sıkıntı ve stres meydana getiren, yüzlerce olay ve hadise çeşitleri olabilir. Mesela; aşırı borçlanma, borçları ödeyememe, bir sıkıntı sebebi olabilir. Ancak çok  zengin ve varlık içerisinde olan kişilerin de daha farklı ve özel sebepleri vardır. Kişilere göre faktörler ve sebepler değişiklikler gösterebilir.

      İnsanoğlunu sıkıntıya, üzüntüye,  strese, çaresizliğe

    sokabilecek muhtemel sebeplerden bazılarını belli başlıklar      halinde örneklemek ve özetlemek gerekirse;

            Bu etkenlerin başında  günümüz toplumunda en temel     unsur olarak başta  maddiyat gelmektedir. İhtiyaçlarını karşılayamayan, borçlarını ödeyemeyen, ailesine bakamayan insanlar sıkıntı ve strese daha fazla müptela olabilmektedirler.

-Hastalık; insanı kıvrandıran ve özellikle çaresi bulunamayan hastalıklar ...

-Ölüm. Ölüm korkusu veya bir yakınını, çok sevdiği birini kaybetme, yokluğuna tahammül edememe.

-Kaza. Yaralanmalar, sakatlanmalar ve maddi zararlar.

-Fakirlik, yoksulluk, ihtiyaçlarını karşılayamama.

-Hırsızlık, soygun, deprem gibi sebeplerden dolayı ağır maddi zarara ve borçlanmaya girilmesi .

-Aile içerisinde uyumsuzluk, ayrılık, huzursuzluk, geçimsizlik.

-İstek dışı tayin, sürgün, iş değişikliği durumları.

-İşlerinin arzuladığı şekilde gitmemesi, hedefine ulaşamama.

-Kötü kişilerle karşılaşması, kötülüklere maruz kalması kötülerin musallat olması.

-İnancına yapılan her türlü baskı ve zulümler, inancını istediği şekilde yaşayamaması.

-Aşırı iş yorgunluğu, gürültülü ve kalabalık ortamlar.

-İflas etme, zarara girme, iş hayatında başarısızlık, ağır borç altına girme, borçlarını ödeyememe durumları

-İşiyle, iş yeriyle ilgili olumsuzluklar.

-Terk edilme, aşkına ve sevgisine karşılık bulamama .

-Ağır ekonomik kriz, terör olayları ve doğal afetler.

- Gönlüne göre ve dertlerini paylaşacak dost, arkadaş ve çevre  bulamama, yalnızlık çekme.

-Aldatılması, dolandırılması, toplumdan tecrit olma.

-Yalnızlık, kimsesizlik, çaresizlik, dostların terk etmesi.

-Gelecek ve istikbal endişesi.Yarınlarından ümitsiz olmak, ümit kesmek.

            Bu hadiselerden herhangi birinin insanın başına gelmesi, insanoğlu için çok doğal, hayatın gerçeklerinin ta kendisidir diyebiliriz. Bu doğallığın bilincinde olan kişilerin başına bir hadise gelmesi, o insanda fazla bir tahribat meydana getirmeyecektir. Hayatın sürprizlerine çile ve musibetlerine karşı hazır olan kişiler, tabii ki olumsuz olayların bir çoğundan hiç etkilenmeyecekler ya da çok az etkileneceklerdir. Ellerinde olmadan etkilendikleri taktirde ise bu etkileşimlerden kurtulmanın, normale dönmenin yol ve yöntemlerini de bilecek ve kendi üzerlerinde başarılı bir şekilde  uygulayabileceklerdir.

    Biz bu eserle  ilk önlem olarak; kişinin sıkıntı ve strese daha baştan hiç düşmemesini temin  için temel  hususları vurgulamakla birlikte, bunu  başaramayıp sıkıntı ve strese düşülmesi hallerinde de, bu durumlardan bir an önce kurtulmalarını, normal sağlıklarına ve düzenlerine kavuşmalarını garantiye almaya çalıştık .

 

 

farkında mısın?  2.Bölüm

Kimiyaşlandıkça, huzuru duyar,
Îlâhi kanuna, gönülden uyar,
Kiminde bir telâş, saçını boyar,
Tellerini sayar, farkında mısın ?

Kimi,imân eden, kula çatarken,
Korkulara düşer, güneş batarken,
Kimi, ona buna, akıl satarken,
Kendisi muhtaçtır, farkında mısın?

Kimi,bu dünyada, nefes aldıkça,
Allah’ı zikreder kalbi vurdukça,
Kimisi de, yalnız darda kaldıkça,
Allah’ı hatırlar, farkında mısın ?

Kimi,şans ve talih peşinden gider,
Durmadan kadere sitemler eder,
Böylesi kullara, neylesin kader?
Ekmeden biçen yok, farkında mısın?

Hergün “son durak” ta, nice yolcular,
Kadın, erkek, çoluk çocuk, ihtiyar,
Kimisi gülümser, mes’ut, bahtiyar,
Kimi üzgün gider, farkında mısın?

Ömürler,mevsimler gibi dönerler,
Mumlar, yanar yanar, biter sönerler,
Yapraklar, sararıp, yere inerler,
Toprağa dönerler, farkında mısın?

“Aşk”sözcüğü, günümüzde karmaşa,
Aşklar var; bir gaflet, bir kara maşa,
Ama, bir aşk var ki; gelince başa,
Ölüm kavuşmaktır, farkında mısın?

İnsanlar,el ayak, kol kafa beden,
Hiçbiri birine benzemez neden?
Bir güç, bir irâde var ki, hükmeden,
Dört yanını sarmış, farkında mısın?

Gecegündüz, boş hayaller kurarsın,
Kendi gafletine ortak ararsın,
Çıkmaz sokaklarda, adres sorarsın,
Oysa; adres sende, farkında mısın?

Yaşamak,kalbine korku salarken,
Ümitsizlik batağına dalarken,
Teselliyi, kadehlerde ararken,
Seni Yaradanın, farkında mısın?

Hayatyokuşunda, sık sık teklerken,
Dert üretip, dertlerine eklerken,
Köşelerde, miskin miskin beklerken,
Ne fırsatlar kaçmış, farkında mısın?

Nicegüzel renkler, dünyayı sarmış,
Siyahın yanında, beyaz da varmış,
Parmakların, kalem tutar yazarmış,
Elin kolun varmış, farkında mısın?

Pembebeyaz açan bahar dalını,
Mor dağların, yeşilini alını,
O kelebeklerin, ipek şalını,
Gören gözün varmış, farkında mısın?

Akılvermiş, engelleri geç diye,
Vicdan vermiş, hak yolunu seç diye,
Gönül vermiş, kapıları aç diye,
Bunca anahtarın, farkında mısın?

Dünyanimetinden, nedir ki kalan?
Varsa; gönül dostu, gerisi yalan,
Gel gör ki, felekten bir gece çalan,
Gündüz “uyur gezer”, farkında mısın?

Sonsuzlarınbile, ömürleri var,
Sanma ki; saltanat, kurumaz pınar,
Mal, canın yongası olsa ne çıkar?
Gölgeler fânidir, farkında mısın?

Niceinsan, nice yükten ezilir,
Karda, kışta, yatak yorgan büzülür,
Gözlerinden, sicim sicim süzülür,
Bu çâresizliğin, farkında mısın?

Yorgunyüzlerdeki, derin izlerde,
Sevgiye susamış, muhtaç gözlerde,
Boğazlarda düğümlenen sözlerde,
Ne feryatlar gizli, farkında mısın?

İlaçtançok, dost gerekir hastaya,
O dostlar yazılır, yüce listeye.
Bir gönül köprüsü, kuran ustaya,
Ücreti kim verir, farkında mısın?

Tatlıdil, güçlüdür, demir çelikten,
Yılan bile duymuş, çıkmış delikten,
İnsanlara özgü, bu incelikten,
Kimler hisse almış, farkında mısın?

Mâbetlervar; orda gönül yıkanır,
Âyetler var; kişi kendini tanır,
İnsanlar var; melek bile kıskanır,
Sen, o yüceliğin, farkında mısın?

Namus,şeref derler, elle tutulmaz,
Şan şöhretle, para pulla satılmaz,
Kumar çöplüğüne, asla atılmaz,
Atıp satanlar var, farkında mısın?

Eğervarsa kulda, vicdan yarası,
Karışır, servetin akla karası,
İnsan ömrü, iki nefes arası,
Kaç adımlık yoldur, farkında mısın?

Sen,fakir arkadaş, düşünme derin,
Bin türlü derdi var, o zenginlerin,
Darılıp küstüğün, kendi kaderin,

Sana siper olmuş, farkında mısın?

Dinleki, genç ana, bu sözler sana,
Böyle yazdım diye, darılma bana,
O yavrun sevgiden, şefkatten yana,
Biraz aç görünür, farkında mısın?

Yasen, yasak aşkı, özleyen baba,
Evdeki hallerin, pek kaba saba,
Biraz da aklını kat şu hesaba,
Seven bir karın var, farkında mısın?

Aklıtutsak eden, dar sınırları,
Geç de gör, âlemde nice sırları,
Yazan, yazmış amma, bu satırları,
Neden, niçin yazmış, farkında mısın?

 

 

Gönen'e Yeni Bir Yüz Lazım

     Malum seçimlere  az kaldı. İki dönemdir zatı muhterem bir kardeşimiz belediyenin başında. Gönen'e ne hizmeti oldu derseniz, vatandaşın içine girip sorun, en iyi ve en doğru cavabı alacağınızdan eminim.

     Yine Gönen'in içini dışını gezin, dolaşın, inceleyin, bir de diğer şehirlerdeki belediyecilik hizmetlerini görün, sorun, dinleyin sonra karşılaştırın en iyi cevabı yine kendiniz bulacaksınız.

    Ben öyle yaptım, 20 tane il, 30 tane ilçe gezdim. dolaştım, inceledim, program-film çekimleri yaptım, sonra Gönen'e geldim ve sıcağı sıcağına aradaki farkı gördüm. Sonuç tam bir fiyasko, tam bir ilgisizlik, başı boşluk, adeta sahipsiz  ve terkedilmiş bir şehir.  Hizmet sadece kaplıca civarında ve çok sınırlı yerlerde. Kıyaslama böyle olur. Gönen de oturarak, başka hiç bir şehri ve belediyecilik hizmetini görmeden, yaşamadan karar veremezsin. Başını kum torbasının içine sokarak bir yere varamazsın. Ben buradan inanın hizmetleri ve Göneni övmek isterdim.  İşim de bu zaten, Göneni tanıtmak, reklamını yapmak, güzelliklerini paylaşmak. Ama malesef bu zevkten mahrumum. Boşa geçirilen 8-9 yıl ve kaybedilen hayaller, ümitler. İçinde yaşadığım şehir bunu hak etmiyor. Peki insafsızmıyım o kadar, hiç birşey yapılmadı mı  derseniz, evet yapıldı. Yapılanlarla kaybedilenleri, yıkılanları, yapılması gerekirken yapılmayanları kıyaslarsak büyük zaiyet, büyük fotograf ortaya çıkar. Ben kısaca diyorum ki Gönen halkı,  Gönen evlatları birlik olsun,  Gönen'e hizmet yapacak  hakiki bir Gönen  evladını ortaya çıkarsın. Gönen'e ikişer dönem hizmet edenler artık hizmetlerini ve miatlarını tamamlamışlardır. Gönen'e  daha fazla verecek bir şeylerinin olduğuna inanmıyorum.  Her hizmet tadında bırakılmalı, bayrak yarışı yeni yüzlere mertçe, demokrasi olgunluğu içinde devredilmeli.  Yoksa en iyi ben yaparım, ben bulunmaz hint kumaşıyım  demek hiç olgun ve akıllı bir insanın işi değildir. Yeni yüzler, yeni Gönen evlatları ortaya çıkarılmalıdır. Ama oldu bittiyle, tombaladan  tavşan çıkarmayla değil.

     Son anda tombaladan çıkarılanlar, zorla iş başına getirilenler asla olmamalı. Kesinlikle halkla barışık, halkın içinde olan, Hakiki Gönenli, heyecanlı, enerji yüklü, memleketini seven, sivil toplumcu, ekip ve kadro ruhuna sahip, birilerirnin dünen suyuna girmeye müsait olmayan, bireysel menfatlerini değil, cemiyet menfatlerini önde tutan yiğitler bulunmalı ve ortaya çıkarılmalı.

     Bu kişiler yok mu, Gönen de  var bu insanlar. Var da  biz bulmalıyız, görev teklif etmeliyiz. Peki sen çok biliyorsun, yazıyorsun çiziyorsun da  önerdiğin bir tek isim var mı derseniz bende  var derim. Ben açık sözlüyüm, lafımı esirgemediğimi cümle alem bilir. Bundan bir yıl önce bir vesile ile bir yazımda zikretmiştim. İşte yine zikrediyorum. Metin Erbay, Hasan Aslan,  Mehmet Karatan, İbrahim Tuncer, Süleyman Dökmen, Ahmet Düzer gibi daha bir çok isim sayabilirim. Çok değerli kaliteli, iyi tanıdığım  her yönleriyle, hem bir müslüman olarak hem de bir Gönen evladı olarak kefil olabileceğim, bizi hiçbir zaman mahçup etmeyeceklerine inandığım başarılı pırıl pırıl insanlar bunlar. Ak Partiden fevkalede aday gösterilebilirler.

 İktidar partisinden olmalı belediye. Mutlaka iktidar partisinden ve mutlaka yeni bir yüz ve mutlaka orijinal bir Gönen evladı. Gönen'in bana göre parolası bu olmalı.

İktidar partisi, yeni bir yüz ve hakiki bir Gönenli. Benim önerdiğim parolam bu. Bu yazımdan dolayı kimlerin kızıp, kimlerin  memnun olacağının hiç hesabını yapmadım. Çünkü hiç bir kimseden bir beklentim, çıkarım yok, olmadı ve olmayacakta. Müstakil, bağımsız, bağlantısız, objektif, tarafsız bir düşünce ve aksiyon  sahibi olmaktan büyük bir zevk alıyorum.  Bu yazımdan dolayı da kimseden zerre kadar bir icazet , işaret de almadım ve almam da.

     Güzel bir Gönen, Güzel bir şehir ve mutlu insanlarının olması dileği ve duasıyla.

 26.08.2012 A.Kadir Demircan Keşif Türkiyem TV Cuma:20.15 C.Tesi:15.15 Pazar:17.00 da kaçırmayın...

  Sulama Birliğinde Neler Oluyor

Artık yerel siyasetle, sorunlarla ilgilenmemeye karar vermiştim ancak kısa bir temas etmekte yarar görüyorum. Malum bereketli topraklarımız var, bir de bereketli toprakları sulayan kanallarımız ve birde  sulama birliğimiz var. Anlatılanlara göre yakında seçimler olacakmış, yeni üyeler kaydoluyormuş, üye kapma ve kazanma yarışları yapılıyormuş,hizipler, gruplaşmalar, çıkar menfaat hesapları v.s. Kimse insanların hayırlısı insanlara faydalı olanıdır sözüyle ilgilenmiyor. Mevcut yönetim sanki çok iyi işler yapmış gibi gururlanıp yeniden aday olabiliyor, eski yönetim ve yönetimi eline geçiremeyenleri sarmış bir hırs illa onlar yönetecekmiş. Cehaletleri, dünyalık çıkar ve menfat hesapları yapanları ibretle izliyorum ve gülüyorum, acıyorum kendilerine. Dünyada kendilerini zelil ve rezil etmekte yarışıyorlar ve yardımlaşıyorlar. Sanki kendi işlerinde başarılı olmuşlar da halk ne olur gelin sizi  şuranın başına getirelim, bizlerede hizmet edin dermiş gibi  bir durumları var. Halbükü hiç kimse ne olur gelin sizi şuraya getilerim, siz buralara layıksınız diyen falan yok. Kendi kendilerine gelin güveyi oluyorlar. Yazık, Gönene yazık oluyor. Gönenli Gönene sahip çıkmıyor. Bir takım  kişilerin dünem suyundan gitmeye devam ediyor. Üzülüyorum. Ne bereketli sulama birliğiymiş be. Sulama kanallarının olduğu yerlerden arabamla hendekten, çamurdan geçemiyorum ama şehirde sulama birliği içinde cirit atanlardan geçilmiyor. Ne olur şu kurumlara isteyeni değil, istenileni getirin. Kapalı kapılar ardında dümenler çevirmeyin, çevirdiğiniz dümenleri unutmayın gören var.... yarın hesap soracaklar var... Allah rızası için mi bu görevlere talip oluyorsunuz, talip olanları destekliyorsunuz bir düşünün... iyi düşünün.... Kul hakkını iyi düşünün... ölüm de var iyi düşünün... paranızı kaybedin ama itibarınızı kaybetmeyin iyi düşünün... bulunmaz hint kumaşı değilsiniz iyi düşünün... o işi sizden çok daha iyi yapacak ehil kişiler olabilir,,, etranıza bir bakın ve iyi düşünün... Dinimiz işi ehline verin diyor, dolaplar çevirenlere vermeyin iyi düşünün... oyunuzu satmayın, satılık olmayın kapalı kapılar ardında dolaplar çevirmeyin  vebali ve hesabı vardı, sorulurr vicdanınıza danışın ve iiyi düşünün.....

Benden bu kadar.. iyi düşünün. A.Kadir Demircan 05366062730 15.06.2012

 

Gönende Yokum

Sadece Marmara ve Türkiye de

Türkiyem TV de

Pazartesi 22.30

Perşembe 21.00

Pazar:15.50 de

Dünya Genelinde

20 milyon izleyicimle buluşuyorum

 

Din Ticareti Yapanlar

  Hep samimi, mütevazi bir insan ama sıra dışı bir Müslüman olmak istedim. Sevdiğimi Allah için sevmek, sevmediğimi de Allah için sevmemek istedim.

Televizyonlara çıkıp ahkâm kesen hoca efendilerden bazılarının iç yüzlerini öğrenince inanın utandım, hayretler içinde kaldım.

Herkesin bildiği, tanıdığı meşhur bir hoca… bir televizyon programından ramazan süresince iftar ve sahur programları için günlük 30.000 TL ye anlaşma yapmış. Aylık 900.000 TL eder. Yani benim bir ömür boyunca çeyreğini bile kazanamayacağım parayı o Müslüman hoca efendi Allahın dinini, sahabenin hayatını anlatarak bir ayda kazanıyor vay be.

Tebliğ vazifesini yapıyor adam. O kadar parayı ne yapacak derseniz, televizyondan alıp fakir fukaraya vermemiş, cami, okul yaptırmamış. Geceliği bir kişi için 100 dolar olan dört yıldızlı turistik bir otel yaptırmış.

Adam lüks içinde yaşıyor, parasız bir fatiha bile okumuyor. Mahalleden hanımlar gidip hocam şu bizim çocukları toplayalım, bir konuşma yapıver demişler. Ne dese iyi menajerime söyleyin, o  5.000 TL den aşağı  beni göndermiyor, gidersem de kızıyor demiş. Lafa bak hizaya gel.

     Allah bizleri televizyon programına çıkarak cebini dolduran sahte hocalardan, sahte hocaların nasihatlerine kulak kabardanlardan ve kananlardan, yapmadığı şeyleri söyleyenlerden, menajerli hocalardan korusun.

Bazı televizyonları görüyoruz, hocalar işgal etmişler. Etrafında dört tane açık saçık, boyalı süslü mankenler. İşleri güçleri mehdilik, Türk İslam Birliği, karşılıklı olarak birbirlerini övme rezaletleri.

Adam yani sakallı hoca efendi, canlı yayında,  televizyonda kıza diyor ki söyle bakayım dünya güzeli beni seviyor musun, ne kadar seviyorsun diye soruyor.  Kızda çok seviyorum hocam, canımdan çok seviyorum diyor. Bu şekilde rezaletler devam ediyor.

Vatandaş olarak tepki göstermiyoruz, mutlaka bu tür kişilere eylemli tepki göstermeliyiz.

      Bir de son zamanlarda şifalı bitkici Müslümanlar çıktı. Televizyonların neredeyse tamamında şifalı bitki hocaları cirit atıyorlar. Allah rızası için cinsel gücü arttırıcı, geciktirici kremler, ilaçlar pazarlıyorlar.  Ailenizle artık bir televizyon izleyemez hale geldik. Artık şifalı bitki reklâmı yapılan televizyonlara herkes izleyemesin diye müstehcen kanallar gurubuna alıp şifre koymalıyız.

   Müslümanlık kisvesi altında işleri güçleri cinsellik, belden aşağı ilaçlar pazarlama işi. Ne rezalet yahu. Para için neler yapıyorlar görüyoruz.

  Bitkici, geciktirici, ailelerin yüzlerini kızartan, bizleri televizyon izleyemez hale getiren hocalardan bir an önce kurtulmalıyız. Arayın ağzınıza geleni söyleyin. Tepki gösterin. Ben bu yazımdan sonra bizzat arayacağım ve bu tür kişilere sert tepki göstereceğim. Bunu hepimiz yapmalıyız.

Dolaycı, din tüccarı hocaları iyi tanımalıyız ve onların din tüccarlığı yapmalarına fırsat vermemeliyiz.

  Bölge Gezisi İzlenimlerim

Yirmi dört Kasımda çıktığım 2 Aralıkda tamamlayarak Gönen’e geldiğim bölge gezimi tamamladım.

Sekiz gün boyunca tam 9 tane il ve 17 tane ilçe gezdim, 17 tane Keşif programı çektim ve 500 TL para harcadım. Gazlı arabamla gittiğim turda neler gördüm neler.  Gördüklerimi tabiî ki cümlelerle anlatamam. 17 programın tamamını Keşif programında Türkiyem TV de Pazartesi 22.30 Pazar 15.50 de tüm Türkiye ve dünya ile paylaşacağım. Herkes gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı izleyecek.

En son yazımda Artık Gönende yokum demiştim. Ve gerçektende artık Gönende yokum. Büromu da kapattım. Bu benim için büyük bir motivasyon oldu. Küçük şehirde küçük adamların küçük işlerle uğraşmasını görmekten sıkıldım. Gönen de, onların olsun, siyasette, iktidarda onların olsun.

Gezideyken  çok sevdiğim dostum Süleyman Dökmen aradı, bir yazımdan üzerine alınmış. Olabilir, alınan alınır. Ben onun için hiçbir şey ima etmemiştim ama sözün gerçek anlamda yazıldığı ve dokunduğu kişiler maşallah hiç alınmıyorlar, çok pişkinler. Ben lafı ortaya söylerim, yarası olan gocunur, olmayan gocunmaz, alınmaz.

Artık Türkiye turlarına başladım, Dünya turlarına da yakında başlamak üzereyim. Şimdi artık sadece Türkiyenin Gönen mahallesinde oturuyorum. 

    Ankara gezimde çok sevdiğim dostlarımla hasret giderdim. Bir ara acaba 14 yılımı geçirdiğim ve karış karış her yeri bildiğim Ankara ya gerimi dönsem dedim.  Bayağı  dönüşte niyetlendim, Eskişehir’e gelince vazgeçtim. Çünkü Eskişehir’e kadar arazilerde inanın bir tek dikili ağaç yok, her taraf çöl. Ben alışkınım yemyeşil ormanlara, tepelere, tarlalara, köylere. Bölgemiz inanın cennet gibi. Kıymetini bilmek lazım. 

    Birçok şehir, il ilçe gezdim, gördüm. O kadar güzel ve modern düzenlemeler ve gelişmeler var ki. Sormayın. Sonra ilçem olan Gönen’e geldim ve çok üzüldüm. İnanın berbat bir ilçe, şehir. Hiç belediye hizmeti yok, kendi kaderine terkedilmiş, başıboş, sahipsiz bir şehir gibi adeta. Yollar delik deşik, tümsekler, çukurlar, bozuk yapılar, çöpler ve daha neler neler. Simetrik bir düzenleme ve modernizasyon yok.

    İnşallah iki sene sonra iyi ve yeni bir yönetim ve ekip gelirde şehrimizi bu geri kalmışlıktan bir an önce kurtarır.

Artık Gönen’de Yokum

   Gönen'i Kendi Haline Bırakıyorum

Bu Gönen İçin Son Yazım…

Yaklaşık 10 yıldır Gönen’de bir yerel gazetede yazıyor ve derlediğim Gönen haberlerini yayınlıyordum. Artık vazgeçtim.

 Bundan sonra Gönendeki gazetelere yazmıyorum, yazmayacağım. Yazdık, çizdik, seslendik, eleştirdik, düzeltmeye çalıştık ancak  Gönen’de hiçbir şeyi düzeltemedik.

Kimsenin düzelmeye niyeti yok. Bari Göneni kendi haline bırakayım dedim.  Ne olursa olsun Gönen 10 yıl, 20 yıl geriye gitsin. Her toplum laik olduğu veçhile yönetilir. Gönen dışından gelip Gönene yerleşenler şehirde yönetimi, ekonomiyi basını ele geçirmiş. Adeta Gönende başka bir Gönen kurulmuş.  Düşünebiliyormusunuz  Kars’dan, mars dan birisi gelecek Gönende yönetimin başına geçecek, Göneni kafasına göre yönetecek, kimsede gıkını çıkaramayacak.  Gönende gazete çıkaracak, üstelik ahkâm kesesekler.

Yerel gazetelerin bazıları aynı zihniyete, aynı kişilere hizmet ediyorlar.  Maşallah Gönen’e çağ atlatıyorlar, çağ kapattırıyorlar. Muhalif gazete, basın varmı hiç. Doğruları yazan, dik duran kaldı mı? Yok maalesef.  Özgür, cesur, bağımsız, bağlantısız bir gazete varmı sizce. Önceden belediye bülteni vardı, şimdi varmı yok.  Gerek yok ki zaten yerel gazeteler belediye bülteni gibi olmuşlar. Yalan diyen varsa gelsin tartışalım.

Yerel hizmetlerde ne yapıldı ki çağ atlasın şehir. Beş yıl boyunca Pazaryeri yaptık diye övünüldü, ikinci beş yıl da doğalgaz geldi, çevre yolu oluyor diye geçiriliyor. Şehrin her tarafı dökülüyor, çevre düzeni kalmamış,  şehir içinde arabanızla bile gidemiyorsunuz, tümsek yapmışlar arabanızın altı tak diye yere vuruyor, bisikletle bir tümsekten geçemiyorsun, altı yere vuruyor. Köy yollarında bile arabamla rahat gidebilirken şehir içinde gidemiyorum. Üç yıl önce seçimlere 5 gün kala iki tane bayan eve bayan terliği getirmişler. Hanıma dedim bu ne iştir, filanca partidenmişler hediye getirdiler dedi. Alıp numune için sakladım öylece duruyor. Bir daha bizim eve seçim rüşveti pardon hediye getiren, uğrayan olmadı.

İlgililerin ve yetkililerin kendilerine gelmeye, halkı dinlemeye, halkın da iyi yönetilen ve güzelleşen bir şehir oluşturmaya niyetleri yok gibi.

    Gönende bir gazeteye yıllarca yazdık, haber hazırladık da ne oldu. Adamlar  adresimize gazete bile göndermeye tenezzül etmediler.  Biz hizmet amacıyla hiç beş kuruş talep etmeden  çalıştık, destek olduk, onlar bana gazeteyi parayla abone yapmaya kalktılar. Parayla abone olmayınca da getirmediler. İşte Gönen'in hali bu.

     Resmi ilan pastasını almak için gazete çıkarılırsa bu kadar olur. Ben artık hiçbir yerel gazeteyi okumuyorum, ne yazıyorlar diye merak da etmiyorum. Zaten farkındaysanız Gönen haklıda okumuyor. Abone bile olmuyorlar.  Bağımlı, güdümlü, gerçekleri yazmayan, sahibinin, birilerinin bülteni içeriğindeki gazetelere niye abone olsunlar ki. Yeni bir kanun çıkıyor zaten, artık internet gazeteleri de resmi ilan pastasına ortak olacak. Ne güzel olur.

Artık Gönende yokum, büromu kapattım. Gönen dışında, Türkiye ve Dünya genelinde hizmet sunacağım. 

    Ben Ak partiliyim. Ancak Ak parti döneminde bir kuruş üzerine bir kuruş koyamadığım gibi daha da dibe vuranlardan oldum. Ama yinede inadına Recep Tayip Erdoğan ve inadına Ak Parti diyorum.  Erdoğan bırak Türkiye’yi bir dünya lideri.

Gönen'i bir partiye girip de  Allah'ın yürü ya kulum dediği kişilere bırakıyorum.

      Gönen'i  dışarıdan gelip de halkı yönetenlere, kısa sürede ev, arsa, villa, gazete, lokanta, köfteci dükkânı sahibi olanlara bırakıyorum.

    Göneni parti yöneticisi olup da emrindekilere söz geçiremeyenlere, hatta ve hatta emrinde olması gereken kişilerin emrine girenlere bırakıyorum.

Göneni Gönenli olmayanlara teslim edenlere bırakıyorum.

Göneni dışarıdan gelip de  ahkem kesenlere  bırakıyorum.

Velhasıl  dostlarım  ben Gönen’i komple bırakıyorum.

Artık bundan sonra Gönende ben yokum.
Artık ben sadece Gönen’in bir mahallesinde oturuyorum. Ne muhtarını nede belediye başkanını tanıyorum. Hiç görmüşlüğüm de yok. Bundan sonra da olmayacak.

    Artık her Pazartesi  22.30,  Pazar 15.50 de Türkiyem TV de Keşif Programındayım. Artık Marmara bölgesinde, balkan ülkelerinde, Türkiye’deyim. İşte özgürlük bu olsa gerek.

Yeniden Gönen Postası 

Uzun zamandır yoğunluktan dolayı yazılarıma ara vermiştim. Kimse niye yazmıyorsun demedi, niye yazıyorsun da diyen yok. İşte küçük yerin, Gönen’in özelliği bu. Fikir ve düşünce takibi, sosyal sorumluluk anlayışı, olaylara tepki yok. Duyarsız bir toplum olmuşuz vesselam. Bizi kim yönetirse yönetsin, nasıl yönetirse yönetsin, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı toplumun ekseriyetinde hakim. Tepkimizi karnımızdan yapıyoruz. Ortaya çıkıp mertçe fikrini dile getiren, tepkisini ortaya koyan yok. Bu şekilde olursa laik olduğumuz şekilde yönetiliriz işte. Gönen’in durumu ortada.  Sizce Gönende iyi bir yönetim ve hizmet var mı yok mu.  Sizce Gönen hak ettiği yerde mi değilmi. Ben söyleye söyleye, yaza yaza bıktım. Artık yazmayacağım dedim yine duramadım.  İster okuyun ister okumayın yazar yazılarını kendi için yazar ve vicdanen rahatlar. Yarın kıyamet gününde yanlışları gördünde niye söylemedin, dilin, elin, kalemin yokmuydu sorusuna muhatap olmayayım diye yazıyorum. Sadece yazıyla değil eylemle de tepkimizi koyuyoruz. Örneğin, meşhur  Gönen Kent Konseyi üyesiydim, gidip dilekçe verdim ve istifa ettim. Kent Konseyindeki toplantılara katılıp boşa zaman harcayacağıma gidip evde yatar dinlenirim daha iyi olur dedim ve öylede yaptım.

Nereden baksanız dört aydır belediyenin kapısından içeri girmiyorum, benim girmediğim gibi herkes de aynısını yapsa belki bir şeyler olur, değişir ama kime ne anlatırsın ki.

Gönen Postasında yeni yönetim oluştu ve iyi bir çalışma başlattılar. İnşallah yeni arkadaşlar bayrağı aldıkları yerden daha iyi yerlere taşırlar. Ben de âcizane bu gazetenin iyi olmasını, iyi ve güzel hizmetler sunmasını istiyor ve yardımcı olmaya çalışıyorum. Hepimiz aslında destek olmalıyız. Örneğin şu yerel gazetemizin aylık 2.000 abonesi olsa neler olur neler.  Aylık ne boş işlere para vermiyoruz ki. İş ve işletme sahipleri okusunlar okumasınlar abone olsalar ne kadar güzel olur. Kendileri okumasın önemli değil, yanındakilerin okumasına vesile olurlar. Ben mesela tam 18 yıldır kesintisiz Vakit gazetesine aboneyim, çoğu yaman okuma fırsatım bile olmuyor ancak her ay 18 TL yi veriyorum. Ben okumazsam yanımdakiler okuyor.  Buna hizmete destek anlamında bakıyorum. Yerel gazete içinde aynı şekilde düşünüyorum. Gönen Postası günlük olarak bana da geliyor, aylık abonelik parası vermiyorum ama, yazı ve haber desteğimle bu yardımlaşma sorumluluğumu yerine getiriyor vicdanımı rahatlatıyorum. Yeni ekibe üstün başarılar diliyorum. 

Sarıköy Belediye Başkanı

Sarıköy belediye başkanı Ali Yeşildağ’ı seçildikten sonra tanıdım ve tanıdıktan sonrada izlemeye başladım.

Bankacılık sektöründen memur emeklisi ama klasik memur zihniyetinden uzaklarda birisi olarak gördüm. Sivil toplumcu, halk ile iyi ve etkili iletişim içinde olması ilgimi çekti. Yani halktan kopuk biri değil. Bu yazımı yazarken de Sarıköy den birkaç kişiyi aradım, oluşan düşünce ve tespitlerim de yanılıyor muyum diye.  Onlarda aynı doğrultuda görüş ve düşüncelerini belirtince gönül huzuruyla yazıma devam ettim. Sarıköye Tokiyi getirmiş, Fabrika yeri tahsis etmiş ve sanayileşmeyi teşvik ediyor, Pınarkente otel projesini takip ediyor.

Ağzınla kuş tutsan insanların hepsini memnun edemezsin tabiî ki, Ak Partiden belediye başkanı seçildi, ben de Ak Partili olmayan birine sordum. İyi dedi fena değil, bir şeyler yapıyor, yapmaya çalışıyor biz de takip ediyoruz dedi.

Geçen senede yeni seçildikten hemen sonra deve güreşlerini organize ederek bir ilke imza atmıştı. İki senedir de yapılıyor. Çok güzel ve başarılı bir organizasyon. Bu senede bir ilke imza atmaya hazırlanıyor. Her gün Gönen belediyesi anons ediyor, Sarıköy de Tarım panayırı, yarışmalar, şunlar bunlar var diye.

İşte belediye başkanlığı bu demek. Organizasyon, sivil toplum hizmeti, ön verme, yol açma, diyalog, halkla iç içe olma, bütünleşme ve iletişim demek. Ben de kendisini istediğim zaman cebinden arayabiliyor, istediğim kadar konuşabiliyorum. Oda zaman zaman benim gibi lüzumsuz bir adamı arayabiliyor. Güzel şeyler bunlar. Geçenlerde Marmara adasına gitmiştim, orada dedim ki arkadaşlara buraya kadar gelmişken şu belediye başkanı ile de görüşelim, Keşif programına konuk alalım dedim. Aradılar, hemen haber geldi, yarım saat sonra gittik makamında beni ayağa kalkıp karşıladı, sohbet ettik, program çektik. Türkiyem TV dede yayınladık. O da CHP liymiş, sıcak birisi. Hayret ettim, bir belediye başkanına anında ulaşabiliyorsun, biz Gönende alışkın değiliz ya ondan farklı geliyor bize. Başka yerlerde son derece normal şeylermiş bunlar. Belediye başkanları çarşıda dolaşıyormuş, halkla esnafla sarmaş dolaşmış.  Yenicede de arkadaş dur dedi şu belediye başkanını arayayım da buraya gelsin dedi..  Arkadaş şakamı yapıyor acaba dedim. Aradı, on dakika sonra, Veysel beymiş, yanımıza geldi, tanıştık. İşte insan böyle güzel şeylerin  özlemini duyuyor ve böyle adamları seviyor ve böyle adamlar da başarılı oluyor.

Sarıköy belediye başkanı,  her sohbetinde ben Sarıköy aşığıyım diyormuş ama, ne hikmetse Gönen’de oturuyormuş.  Vatandaşların bazıları buna bir anlam veremiyormuş.  Yenice belediye başkanı da Çan da oturuyor ona bakarsan.

Ben de Alaşar da oturmuyorum ama Alaşar aşığıyım.  Alaşar muhtarı nasıl kanunen ve mantıken Alaşar da oturması gerekiyorsa, Tabiî ki Sarıköy belediye başkanı da kanunen olmasa da mantıken Sarıköy de oturması lazım gelir diye düşünüyorum.

Ali Yeşildağ’a Başarılar diliyorum, tebrik ediyorum,  kutluyorum daha iyi hizmetler yapacağına inanıyorum. Hangi görüşten olursa olsun halk da arkasında olmalı diyorum. Allah’a emanet olunuz. Ne mutlu halk ve hak için çalışanlara.

Gönen Gerçekten Kurtarılmış mıdır?

     Gönen’in kurtuluşu eğlence şenlikleriyle kutlandı. Belediyemiz birçok iş yarım yamalak dururken bu şenliklere milyonları akıttı. Kaç para gittiğini bilemiyorum.

      Ben merak ediyorum, acaba Gönen gerçekten kurtarıldı mı? Gönen’de 250 tane konsomatris kadın, 5 tane bar pavyon, 75 in üzerinde tekel bayii ve aylık tahmini bir trilyonun üzerinde içki tüketimi olduğu söyleniyor.

     Gönenli Mehmet Efendinin diyarında akşamları şehrin içi, dışı, yol kenarları, çam dipleri, çay boyunda biracılar almış başını yürümüş.  Şehrin birçok yeri  bozuk, çevre düzeni kalmamış, başıboş köpekler şehri sarmış, sinekler falan daha neler neler.

Manzara bu, sizce Gönen kurtarılmış mıdır? Yoksa kurtarılmalımıdır?.

Ben Gönen adına yapılan kurtuluş şenliklerini hiç izlemedim, izlemek de istemedim, merak da etmedim hiç.

Gidenler anlatıyor, oya festivali olmuş, Gönenli oyacılar yokmuş.  Bizden bahsedeyim,  biz, denek olarak, Gönen’de ve Türkiye’de ilk defa oya kitabını çıkardık, oya sitesini kurduk, oyanın broşürünü, katalogunu biz hazırladık ve tüm ülke geneline dağıttık.

Oya ile ilgili 50 tane film yapıp yayınladık, oya’yı uydudan yayınlanan ulusal televizyonlarda en az 100 defa reklâm ettik. Gönen oyasını dağa taşa, uçan kuşa tanıttık. Ama ne hikmetse bu festivalden bizim hiç haberimiz olmadı. Bize sadece kuru bir davetiye geldi. Şenliklere katılmamız, kalabalık etmemiz isteniyordu. Bizi takan, sallayan olmadı. Tabiî ki biz de festivali kalabalık etmedik.

Sadece Gönen ile ilgili 250-300 adet film yapıp yayınladım, Gönen’in tanıtımıyla ilgili yüzlerce çalışmamız, yetmiş bine yakın çektiğim ve bazılarını yayınladığım fotoğrafım var. Beş  yıldır Yaban TV, Kaçkar TV, Yıldız TV, TV 58 ve Türkiyem TV de programlar yapıyoruz. Programlarımızın tamamı neredeyse Gönen ile ilgili. Bunu herkes, Gönen ve Türkiye biliyor, ancak bir istisna var belediyemiz hariç.

Kurtuluş şenlikleri için belediyemiz Rumeli TV yi çağırmış, parayla tutmuş, çekim yaptırmış, 29 Eylülde yani şenliklerden yirmi gün sonra yayınlayacaklarmış. Yani Gönen bir daha kurtarılacak. Kaç paraya tuttular bilemem, sormadım da, ancak iki ay önce Keşif Programında kaplıcanın reklâmı için kaplıcadan aylık 200 TL cik bir destek istemiş dim de uygun görülmediği bildirilmişti. Bize aylık 200 TL yi çok görmüşlerdi. Rumeli TV yi nasıl uygun gördüler anlamış değilim.  Rumeli TV ye verdikleri paranın onda birini bana verselerdi, vallahi billahi onların yaptığı yayın ve programın on katını yapacağımdan hiç kimsenin şüphesi bile olmazdı.

    İşte belediyemiz böyle, yerliye adeta düşman, dışarılardan gelenler daha iyi, baş tacı ediliyor, onlara para var ve en iyi yerlerde konuk ediliyor.

    Tamamı Gönen’de çekilen ve bilgi dolu olan Keşif programını belediyemiz haporlerinden, halkımız izlesin, bilgilensin diye, iki cümlecik, bir kez olsun, özele reklâma giriyor diye anons ettirememiştim. Şimdi bakıyorum da salça fabrikasına bayan eleman lazımmış, bangır bangır anons oluyor. Salça fabrikası kamu kurumu mu, özel şirket değil mi. Bu çifte standart niye, ben anlayamıyorum, anlayan varsa bana izah etsin. Adalet ve eşitlik anlayışı bu mu soruyorum? Ayın yirmi dokuzunda Rumeli TV de program var diye belediye hoparlöründen herhalde anons edecekler. Rumeli TV ne de olsa kamu kurumu, özel televizyon değil!.  

Adamına göre muamele işte ne dersin. Ben kimseye yağcılık yapacak değilim. Karakterime de yakışmaz zaten. İşimi yaparım, düşüncelerimi de açıkça söyler, paylaşırım,  Allah’tan başka kimseden korkmam, çekinmem.  Gönen ile ilgili hizmetlerimizden de asla vazgeçmeyiz. Çünkü biz Allah rızasını gözetenlerdeniz. Herkes istediklerini yapmakta serbesttir. Rabbim ve tabiî ki halkımız her şeyi görüyor, biliyor. Herkes imtihan sırrı gereği rolünü oynuyor. Herkes yaptıklarının veya yapmadıklarının hesabını bir gün mutlaka verecektir.

       Biz Gönenliyiz, Gönen’de doğduk ve bu toprakları karşılıksız sevdik, sevdiğimiz için de hizmet yapıyor, bedel ödüyoruz.

    Bundan sonra söz veriyorum ve buradan da açıkça belirtiyorum. Gönen’in en etkili ve güçlü bir sivil toplum kuruluşu olan derneğimiz GönTAM ve şahsım adına,  belediyenin hiçbir davetine, programına gitmeyeceğim, davetiyeleri geri iade edeceğim. Göndermesinler zaten hiç.  Kent konseyi üyeliğinden de istifa ettim. Bize Fransız kalanlara biz de Fransız kalacağız. Bizi takmayanı biz de takmayacağız, bizi küçük göreni biz de küçük görürüz. Dinimizde vardır bu, hürmetler karşılıklıdır diye.

Günde en az kaplıca için arayan 20 kişiye cevap veriyor, kaplıcayı, Gönen’i anlatıyordum. Gönen kaplıcalarıyla ilgili internette en az 10 tane videomuz var, şimdi bundan sonra arayanlara, Rumeli TV yi ve İstanbul’da bir ajansı aramalarını söyleyeceğim. Rumeli TV nin telefonunu ezberleyip, arayanlara bilgi için bu televizyonun telefonunu vereceğim. Baksanıza Gönen’i onlar daha çok seviyormuş, onlar faydalıymış Gönen için.

Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği, halk ile iç içe olmak ha. Ne işbirliği, ne iç içe olmak be helal olsun.

Şunu da özellikle belirteyim, bu yazımı okuyanlar ve beni tanımayanlar, zannederler ki bu adam CHP veya MHP li veya başka görüşlerden, muhalefetten  biri. Sapına kadar Ak partiliyim ve sonuna kadar Tayip Erdoğanın arkasında olan birisiyim. İnanmayan varsa Başbakanın Özel kalem Müdürü olan eski arkadaşım ve kardeşim Hasan Doğan’a sorsunlar.  Ama ne yapayım, gerçekler bunlar kardeşim. Bunlar gerçek değil, yalan, yanlış yazıyorsun diyen varsa çıksın karşıma tartışalım.

Allaha emanet olun. Gönen sohbetlerinde her şeyi paylaşmaya devam.

 

Gönen Gerçekten Kurtarılmış mıdır?

     Gönen’in kurtuluşu eğlence şenlikleriyle kutlandı. Belediyemiz birçok iş yarım yamalak dururken bu şenliklere milyonları akıttı. Kaç para gittiğini bilemiyorum.

      Ben merak ediyorum, acaba Gönen gerçekten kurtarıldı mı? Gönen’de 250 tane konsomatris kadın, 5 tane bar pavyon, 75 in üzerinde tekel bayii ve aylık tahmini bir trilyonun üzerinde içki tüketimi olduğu söyleniyor.

     Gönenli Mehmet Efendinin diyarında akşamları şehrin içi, dışı, yol kenarları, çam dipleri, çay boyunda biracılar almış başını yürümüş.  Şehrin birçok yeri  bozuk, çevre düzeni kalmamış, başıboş köpekler şehri sarmış, sinekler falan daha neler neler.

Manzara bu, sizce Gönen kurtarılmış mıdır. Yoksa kurtarılmalımıdır?.

Ben Gönen adına yapılan kurtuluş şenliklerini hiç izlemedim, izlemek de istemedim, merak da etmedim hiç.

Gidenler anlatıyor, oya festivali olmuş, Gönenli oyacılar yokmuş.  Bizden bahsedeyim,  biz, denek olarak, Gönen’de ve Türkiye’de ilk defa oya kitabını çıkardık, oya sitesini kurduk, oyanın broşürünü, katalogunu biz hazırladık ve tüm ülke geneline dağıttık.

Oya ile ilgili 50 tane film yapıp yayınladık, oya’yı uydudan yayınlanan ulusal televizyonlarda en az 100 defa reklâm ettik. Gönen oyasını dağa taşa, uçan kuşa tanıttık. Ama ne hikmetse bu festivalden bizim hiç haberimiz olmadı. Bize sadece kuru bir davetiye geldi. Şenliklere katılmamız, kalabalık etmemiz isteniyordu. Bizi takan, sallayan olmadı. Tabiî ki biz de festivali kalabalık etmedik.

Sadece Gönen ile ilgili 250-300 adet film yapıp yayınladım, Gönen’in tanıtımıyla ilgili yüzlerce çalışmamız, yetmiş bine yakın çektiğim ve bazılarını yayınladığım fotoğrafım var. Beş  yıldır Yaban TV, Kaçkar TV, Yıldız TV, TV 58 ve Türkiyem TV de programlar yapıyoruz. Programlarımızın tamamı neredeyse Gönen ile ilgili. Bunu herkes, Gönen ve Türkiye biliyor, ancak bir istisna var belediyemiz hariç.

Kurtuluş şenlikleri için belediyemiz Rumeli TV yi çağırmış, parayla tutmuş, çekim yaptırmış, 29 Eylülde yani şenliklerden yirmi gün sonra yayınlayacaklarmış. Yani Gönen bir daha kurtarılacak. Kaç paraya tuttular bilemem, sormadım da, ancak iki ay önce Keşif Programında kaplıcanın reklâmı için kaplıcadan aylık 200 TL cik bir destek istemiş dim de uygun görülmediği bildirilmişti. Bize aylık 200 TL yi çok görmüşlerdi. Rumeli TV yi nasıl uygun gördüler anlamış değilim.  Rumeli TV ye verdikleri paranın onda birini bana verselerdi, vallahi billahi onların yaptığı yayın ve programın on katını yapacağımdan hiç kimsenin şüphesi bile olmazdı.

    İşte belediyemiz böyle, yerliye adeta düşman, dışarılardan gelenler daha iyi, baş tacı ediliyor, onlara para var ve en iyi yerlerde konuk ediliyor.

    Tamamı Gönen’de çekilen ve bilgi dolu olan Keşif programını belediyemiz haporlerinden, halkımız izlesin, bilgilensin diye, iki cümlecik, bir kez olsun, özele reklâma giriyor diye anons ettirememiştim. Şimdi bakıyorum da salça fabrikasına bayan eleman lazımmış, bangır bangır anons oluyor. Salça fabrikası kamu kurumu mu, özel şirket değil mi. Bu çifte standart niye, ben anlayamıyorum, anlayan varsa bana izah etsin. Adalet ve eşitlik anlayışı bu mu soruyorum? Ayın yirmi dokuzunda Rumeli TV de program var diye belediye hoparlöründen herhalde anons edecekler. Rumeli TV ne de olsa kamu kurumu, özel televizyon değil!.  

Adamına göre muamele işte ne dersin. Ben kimseye yağcılık yapacak değilim. Karakterime de yakışmaz zaten. İşimi yaparım, düşüncelerimi de açıkça söyler, paylaşırım,  Allah’tan başka kimseden korkmam, çekinmem.  Gönen ile ilgili hizmetlerimizden de asla vazgeçmeyiz. Çünkü biz Allah rızasını gözetenlerdeniz. Herkes istediklerini yapmakta serbesttir. Rabbim ve tabiî ki halkımız her şeyi görüyor, biliyor. Herkes imtihan sırrı gereği rolünü oynuyor. Herkes yaptıklarının veya yapmadıklarının hesabını bir gün mutlaka verecektir.

       Biz Gönenliyiz, Gönen’de doğduk ve bu toprakları karşılıksız sevdik, sevdiğimiz için de hizmet yapıyor, bedel ödüyoruz.

    Bundan sonra söz veriyorum ve buradan da açıkça belirtiyorum. Gönen’in en etkili ve güçlü bir sivil toplum kuruluşu olan derneğimiz GönTAM ve şahsım adına,  belediyenin hiçbir davetine, programına gitmeyeceğim, davetiyeleri geri iade edeceğim. Göndermesinler zaten hiç.  Kent konseyi üyeliğinden de istifa ettim. Bize Fransız kalanlara biz de Fransız kalacağız. Bizi takmayanı biz de takmayacağız, bizi küçük göreni biz de küçük görürüz. Dinimizde vardır bu, hürmetler karşılıklıdır diye.

Günde en az kaplıca için arayan 20 kişiye cevap veriyor, kaplıcayı, Gönen’i anlatıyordum. Gönen kaplıcalarıyla ilgili internette en az 10 tane videomuz var, şimdi bundan sonra arayanlara, Rumeli TV yi aramalarını söyleyeceğim. Rumeli TV nin telefonunu ezberleyip, arayanlara bilgi için bu televizyonun telefonunu vereceğim. Baksanıza Gönen’i onlar daha çok seviyormuş, onlar faydalıymış Gönen için.

Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği, halk ile iç içe olmak ha. Ne işbirliği, ne iç içe olmak be helal olsun.

Şunu da özellikle belirteyim, bu yazımı okuyanlar ve beni tanımayanlar, zannederler ki bu adam CHP veya MHP li veya başka görüşlerden, muhalefetten  biri. Sapına kadar Ak partiliyim ve sonuna kadar Tayip Erdoğanın arkasında olan birisiyim. İnanmayan varsa Başbakanın Özel kalem Müdürü olan eski arkadaşım ve kardeşim Hasan Doğan’a sorsunlar.  Ama ne yapayım, gerçekler bunlar kardeşim. Bunlar gerçek değil, yalan, yanlış yazıyorsun diyen varsa çıksın karşıma tartışalım.

Allaha emanet olun. Gönen sohbetlerinde her şeyi paylaşmaya devam.

İstanbul’dan Gönen’ e Bakış

Altı ve Yedi Eylül Salı günü İstanbul daydım. Yeni kamera almak, Mustafa Sabu ile program çekmek, Mutlular firmasına ait hizmetleri ve yatırımları yerinde görmek için İstanbul’a gittik.

  Gezdim, tozdum hiçbir şey alamadan geri döndüm. Ancak şu karara vardım ve bu kararımda benim için en önemli kar oldu. İstanbul çok güzel bir şehir ve bir o kadar da asla yaşam ve ikamet  tercihi yapılmaması gereken bir yer. Otobüsler, trenler in - bin 2 TL. Otel pansiyon 50 TL. Tuvaletler 1 TL. Adım attığın yer para, her yer insan kaynıyor. Oturmaya, dinlenmeye, nefes almaya yer yok adeta.

İki günde sıkıldım ve kendimi hemen Gönen’e attım. İstanbul dan Gönen öyle güzel gözüküyor ki sormayın. İki günde Gönen’i özledim. Gönen gerçekten İstanbul ile kıyaslandığında öyle güzel yaşanacak şehir ki sormayın. İstanbul’a göre her şey bedava. Tertemiz, havadar, sakin, doğal bir yer. İçinde yaşadığımız şehrin kıymetini iyi bilelim. Boşuna demiyorlar Gönen emekli şehri diye. İstanbul’dan birçok kişi Gönen’e yerleşmiş. İstanbul beyefendilerini, hanımefendilerini tanıdım.  Oturdukları şehre güzellik ve asalet katıyorlar. Keşke herkes aynı olsa.

Mutlularla ilgili İstanbul izlenimlerimi aktarmadan geçemem. Adamlar İstanbul’un en güzel yerine yedi dönümlük bir yere hayvan çiftliği kurmuşlar. İçi hayvan dolu, bakıcıları, bakıcı evi, modern üniteleri her şey süper.  Yine istanbulun kuru gıda haline Toptan Et Satış Deposu ve merkezi açmışlar. Ana caddenin kenarında otobüsle geçerken Mutlular Gönen yazısını gören Gönenliler çok seviniyorlarmış. Yüzün üzerinde kasaba et sesvisi yapıyorlar. Daha doğrusu kasaplar haftada iki gün Gönenden bu depoya gelen etleri kapışıyorlar. Gönen eti İstanbul da çok tutuluyormuş. İşte Gönen böyle sevilir ve böyle hizmet edilir. Depolarda ve oradaki işletmelerde çalışanların çoğu Gönenli. Adam hem Gönendeki Gönenlilere hem de İstanbul’da ki Gönenlilere iş ve ekmek veriyor. Darısı diğer iş adamlarımızın başına.

Gönenin değerini bilmeliyiz, seveceksek hizmet yaparak sevmeliyiz. Yani içinde yaşadığımız topraklar için bedel ödemeliyiz. Maaş alarak veya rant sağlayarak Gönen sevilmez.

Gönen postasının ekibinde değişiklik olmuş. Yeni ekibe görevlerinde üstün başarılar diliyorum. Burak Demirelli kardeşim yıllardır gazeteyi iyi şekilde yürütüyor. Yeni dönemde daha fazla görev ve sorumluluk verilmiş. Üstesinden geleceğine inanıyorum. Çünkü kendisini 8 yıldır takip ediyorum. İlk yıllarında birlikte de çalışmamız nasip oldu. Bütün ekibe başarılar diliyorum. Bizde elimizden geldiğince yardımcı olmaya devam edeceğiz.

 

Birbirimizin Kuyusunu  Kazmak Yerine Yardımlaşsak  ve Yarışsak

    Günümüzdeki şu toplumun haline bakın. Herkes birbirinin aleyhine konuşuyor, dedikodusunu yapıyor, hep olumsuz yönlerini anlatıyor.

   Adamın biri fabrika kurmuş, 100 kişiye iş ve ekmek veriyor, kahvedeki cahil  durmadan adamı kötülüyor, açık arıyor, karalıyor, yerden yere vuruyor. Dinledim dinledim, sonunda sıkıldım ve adamı bozdum. Ne diyorsun sen be dedim. Sen ne iş yaparsın, toplumdaki yerin ne, ne üretirsin, üretimin, eserin, hizmetin, çalışman, toplumdaki yerin ne. Boş adam tabiiki, kendine yük, çevresine yük, topluma yük, leylek gibi lak lak ediyor.

Hani derler ya zenginin malı fakirin çenesini yorar.

 Birisi iş yapıyor, diğeri arkasından dedikodu üretiyor. Bu tür kişiler içimizde çok.

Yardımlaşmak yok, yarışmak yok, çalışmak yok.

Çıkarcı, menfaatçi, egoist bir toplum olmuşuz.

Kendimiz için yaşıyoruz ve kendimiz için çalışıyoruz.

Bir filozofa sormuşlar, Müslüman kimdir diye. Başkaları için yaşayandır demiş.

Evet herkes başkaları için yaşarsa nasıl güzel ve huzurlu bir toplum olur düşünün.

Ama herkes önce ben derse ne olur, anarşi çıkar.

Biz Müslümanlar olarak- yardımlaşmak ve yarışmak zorundayız.

Eğer birini beğenmiyorsak, ondan daha iyisini yapmak zorundayız.

Eğer yapamıyorsak, onu geçemiyorsak, ona yardımcı olmak zorundayız.

Kaçışımız veya başka şık yok.

Ya yardımlaşlaşacağız, ya da  yarışacağız.

Fesatçılık, dedikodu, takoz olma, bozgunculuk Müslümanın kitabında yok.,

Müslümanlar ya yardımlaşmak, ya da yarışmak mecburiyetindedirler.

Yardımlaşmak ve yarışmak. Gerçek müminler birbirleriyle (hayırlı işlerde) yardımlaşırlar ve yarışırlar (birbirlerini geçerler)

          Müminler arasında birbirleri ile  yardımlaşmak ve yarışmak esastır. Hayırlı işlerde ya birbirleriyle yarışırlar, en iyisini, güzelini, en kalitelisini  yaparak birbirini geçerler, ya da  bu yarışma işini yapamıyorlarsa, birbirlerine yardım ederek, destek olarak başarmasını  ve en iyi olmasını sağlarlar.

      Bu ikisinin dışında hasetçilik, fesatçılık, engelleme, köstek olma ve ayak oyunları yapmazlar. Bu tür özellikler kâfirlere, münafıklara, müşriklere, cahillere ve hainlere  has özelliklerdir.

          Mâide 2: “İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın...” 

          Bakara 148: “ Her ümmetin doğruluğu bir kıblesi vardır. Öyleyse ey müminler, hayırlı işlerde diğerlerini geçin...”

          Şûra 39: “ O kimselerdir ki, kendi haklarına tecavüz vaki olduğu zaman, onlar yardımlaşırlar.”

          Tevbe 71: ”Erkek ve dişi bütün müminler, birbirlerinin yardımcılarıdır. İyiliği emrederler, fenalıktan alıkoyarlar, namazı gereği üzere kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler.”

İşte ilahi buyruklar bunlar. Karar sizin.

Günde On Tane Yalancı İle  Randevüleşmek

Çok tuttuğum bir söz var. Söz namustur, sözünde durmayan namussuzdur diye. Bu sözü çok sık söylerim, ama faydasını göremedim hiç. Toplum dibinden , kökünden bozulmuş. İnanın günde on tane sahtekarla sözleyişyorum, inanın hiç birinin sözünü tuttuğuna rastlayamadım. Yahu toplum bu kadar mı bozulur, kafayı yiyecem. Sokak serserisi de, berduşu da, hacısı da, hocası da sözünde duran, sadık kalan kalmamış.

Bir esnaf, hem de kamyonları var,  20 gün içinde, 10 defa söz verdi, onunuda tutmadı. Müslümanın kulpu sözüdür, özüdür. Ne kulp kalmış, ne söz ne de öz kalmış. Müslümanlık içi boş kabuktan ibaret kalmış.

   Bakın sözün ne kadar önemli olduğunu anlatan ayeti kerimeyi yazıyorum. Siz de okuyabilirisniz. İnternete girip " Mevzular ve Ayetler" yazdığınızda doğrudan Kadir Demircan diye birisinin kitabı çıkacak. Orada ne konular işlenmiş, ele alınmış. Özellikle din görevlilerinin yararlanacağı o kadar önemli mevzular varki.

    Sözünde durmak,  yapılan anlaşmaya sonuna kadar sadık kalmak.

            Söz Müslüman için namustur, şahsiyettir, ahlâktır,  söz çok önemlidir. Söz Müslüman’ın kulpudur. Müslüman verdiği sözden asla caymaz, sözünün eridir, söz senettir.

            Maide 1: ”Ey iman edenler ! Allah ve insanlar arasında verdiğiniz söz ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin”.

            İsrâ 34: ”Bir de ahdi (yapılan sözleşmeyi) yerine getirin. Çünkü verdiği sözden cayan (kıyamet günü) sorumludur”.

 Ayeti, ilahi buyruğu duydunuz. Sözünü tutmayan kıyamet gününde hesabını verecek.

Ya söz vermeyeceksiniz, yada verdiğiniz sözü hiç kıvırmadan, adam gibi, insan gibi, müslüman gibi tutacaksınız.

Ben sözünde durmayan, sözünü yerine getirmeyen adamlara inanın kızmasınlar ama  adam bile diyemem.

Kulpsuz kazan olurmu olmaz, sözünün eri olmnayan adam olurmu olmaz.

Artık bende kibarlığı bir kenara bıraktım, sözünü yerine getirmeyen kimseye açık açık yüüzne söylüyorum, niye sözünü tutmadın, gevşek davrandın diye. İster kızsın, ister kızmasın hiç farketmez.

Her gün adam zannedip filanca yerde buluşalım, şu işi yapalım dediğimiz  üç beş kişi sözünde durmayarak bütün planımı, işlerimi alt üst edip, zamanımı çalıyor, beni perişan ediyor İnanıyoruz işte insanlara, herkesi kendimiz gibi zannediyorz.

Ne mutlu sözünde duran sadık müslümanlara.

Yazıklar olsun söz verip de mazeretsiz veya saçma sapan mazeretler uydurarak sözlerinin üzerine yatanlkara;

Alalhın  selamı, rahmeti ve bereketi sözlerine sadık kalan müminlerin üzerine olsun...

 Gönen Fotografları Yeni  Albümü

    Başkasını bilemem ama ben Gönen’i çok seviyorum. Hem de karşılıksız olarak, bedel ödeyerek seviyorum.

    Kimileri Gönen’i dünyalık çıkar ve menfaatleri için seviyordur. Gönen’i sevdiğim için 2001 yılında Ankara da Başbakanlık da memurdum, hem de çok iyi bir görevde, basın danışmanlığı ve yönetmenlik gibi üst düzey müstakil, bağımsız, teknik memurluk gibi bir görevdi.

Bakan ve genel müdür ile uçağa biner Türkiye’yi tur atardık. İşime karışan olmazdı.  Çok rahattım, ancak  bu kadar rahata rağmen hep kafamda Gönen’de yaşamak vardı. Dağlarında, taşlarında, ağaç tepelerinde olacaktım. Anız tarlası içindeki gölgede yatacak, çeşmelerinden su içecektim. Ankara beni sıkıyordu. Ve sonunda gemileri yaktım, beni kimse tutamaz dedim ve soluğu Balıkesir de, Gönen İlçe Tarım Müdürlüğünde aldım.

    Şu güne kadar da hiç Gönen’e geldiğim için pişman olmadım. Gönen de olduğum süre içinde bile iç ve dış yerlerden, değişik kurumlar için  5-6  defa müdürlük, idarecilik görevleri teklifleri aldımsa da basit memurluktan ve tabiî ki özgürlükten vazgeçmedim. Özgürlük benim karakterimdir diyorum. Bol bol Gönenin dağlarında, köylerinde gezdim, fotograf, kamera çektim, toplum ile, Gönen ile, Türkiye ve Dünya ile paylaştım.

Fotografı çok seviyorum ve 30 yılın üzerinde bir zaman oldu fotograf çekiyorum.

Son olarak yayında olan ve 22 dosyadan oluşan Gönen Fotografları albümünü güncelleyip yeniledim. Bu iş tam iki günümü aldı ama Gönen için feda olsun.

Gönen için bu kadar çalışıyorsun da kime yaranıyorsun diyen salak bir arkadaşım var. Ona diyorum ki her şeyi kendim için, Allah rızası için yapıyorum.  Alırsam değil, verirsem mutlu oluyorum. İki günümü birbirine eşit tutmamak için çabalıyorum ki imtihan dünyasında değil miyiz. Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa karşılığını görür, kim de zerre kadar bir kötülük yaparsa karşılığını görür ilahi buyruğunun farkında değilliyiz.

 &nb




 
 
Talep Formu
İsim
Sipariş Miktarı
E-Mail
Telefon
İl
Adres
Kargo Tercihi
Mesaj
 
 
 
KeşifTV
Örnek Prefabrik Evler
AraziTV
Örnek Prefabrik Evler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam73
Toplam Ziyaret398390
Saat
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028