Türkiye’nin 13 yıldır siyasi, ekonomik, içtimai ve sosyolojik olarak yerli ve milli düşünceye doğru büyük bir dönüşüm yaşadığına, iktidar tarafından her alanda hizmet edildiğine şahit olduk. Gazze’ye 23 günlük saldırıyı savunan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in konuşmasının ardından müdahale edip Peres’in yüzüne karşı “Benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor, suçluluk psikolojisinden” diyerek, Gazze’nin bir açık hava hapishanesine dönüştürüldüğünü, dünyadan tecrit edildiğini, İsrail’in BM kararını tanımadığını, BM binalarını vurduğunu, “insanlığın da bunu seyrettiğini söylediği gün AK Parti üzerinden Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın ipini çektiler. Yani Erdoğan’a demek istediler ki, “Seni de bundan böyle Abdulhamid’in düştüğü duruma düşüreceğiz.” 17 Aralık operasyonu bunun için yapıldı. Gezi eylemleri bunun için yapıldı. 1 yıldır artan terör olayları, PKK-PYD’nin terör estirmesi, Ankara patlaması vs. hepsinin arkasında ABD ve İsrail vardır. Bize göre IŞİD de bir ABD projesidir. Tüm terör yapılanmalarının arkasında da uluslar arası güçler vardır. Piyon ve taşeron olarak kullanılan bu örgütlerin yaslandığı yere bakmak lazım. Tabi bu taşeron firmalar içerisinde en güçlü yapıya sahip olanlardan bir tanesi de paralel yapıdır. Devletin istihbarat, emniyet, bürokrasi ve yargı kanallarında görev yapan elemanları vasıtasıyla Türkiye’yi tıpkı bir ahtapot gibi sarmış; terör örgütlerini izleyeceğine devletin görevlilerini takip etmiş, deşifre olduklarında ise giderken tüm bilgisayar kayıtlarını yok ederek gitmişlerdir. İstihbarat noktasında paralel yapıdan boşalan yerlere donanımlı adamların yerleştirilememesinden dolayı zaaf yaşayan iktidar, zaman zaman bu tür terör olaylarıyla (Ankara örneğinde olduğu gibi) vurulmaktadır. Ankara patlamasındaki paralel yapılanmasının vebali bu noktadadır.

AK Parti’nin arkasındaki halk desteğini ve sevgi selini gören uluslararası mihraklar Tayyip beyi siyaseten bitirmek istiyorlar. Paralel yapının deşifre ettiği MİT TIR’ları dosyası, bir köşede bekletiliyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı bitirdikleri gün uluslararası mahkemede (Lahey’de) MİT TIR’ları üzerinden yargılatmayı planlayan paralel yapı, avuçlarını yalayacak inşallah.

2. Abdulhamid’e yapılanların aynısı bugün Erdoğan’a yapılmak istenmekte. Jön Türkler eliyle yıkılmıştı Osmanlı’nın kalesi. Bugün de milliyetçiler kullanılıyor. 1916’da Abdulhamid’i sarayda katleden zihniyetin neden “saray” düşmanı olduğunu, bugün Jön Türkler gibi davrananların neden köşk aşıklısı olduklarını hiç düşündünüz mü? BM’yi kuranlar padişahın ipini çektiler. Şimdi de saraydan yönetilmek istenen Türkiye’nin defterini dürmek ve başındaki yiğit insanı düşürmek için harekete geçen mihraklar ne yapıp yapıp Lozan anlaşmasının süresinin dolduğu gün iktidarda AK Parti’nin olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer o gün iktidarda AK Parti olmaz ise, yeni Lozan anlaşmasını imzalamak mecburiyeti hasıl olacaktır. Uluslararası güçlerden bir 100 yıl prangası daha yersek eğer, ne bağımsızlığımız kalır, ne de savunacak toprağımız. İşte bunun içindir ki saraydan yönetilmeye başlayan Türkiye olarak istihbarat topladığımız 162 ülke ile dünyada egemenlik iddia etmemiz tüm düşmanlarımızı harekete geçirmiş ve topluca bize karşı saldırıya geçmişlerdir. Saldırının amacı Erdoğan’dır.. Çünkü Erdoğan düşerse Türkiye düşer.

Öncelikle şu hususun altını önemle çizmek isterim. Bütün pisliklerin, hainliklerin ve terörün arkasında İsrail’in olduğunu ve Erdoğan’ın Peres’e kafa tuttuktan sonra ona karşı diş bilediklerini unutmamak gerekir. Türkiye’yi paketleyerek Siyonizm’e teslim etme projesi sahnededir. Farkında mısınız Türkiye Orta Doğu’da yalnızlığa terk edildi. Topraklarında 2 milyondan fazla mülteciyi barındıran Türkiye, PKK terörüyle ve onun siyasal uzantısı bir partiyle boğuşturuluyor. Şu andaki savaş, “dünya beşten büyüktür” diyen Erdoğan’a ve onun üzerinden İslam dünyasına karşı yapılıyor. Dış mihraklar Erdoğan’ı ve partisini bitirmeye çalışırken eski müesses nizamın içerdeki savunucuları da Erdoğan’ı Beştepe Külliyesi’nde yalnızlaştırmayı ve rolünün bir noterden öteye gitmemesini planlıyorlar.

Başta İsrail kahpesi olmak üzere bütün uluslararası güçler Anadolu’nun düşmesini istiyorlar. Meşruiyetini başka adreslerde arayan cemaatler ve paralel yapı, kapı kapı dolaşıp eski müesses nizamın bekçilerinin partisine su taşımanın gayreti çerisindedirler. Anadolu’nun düşmesiyle birlikte İslâm dünyasında Sünni İslâm’ın da düşeceğinin farkında bile olmayan bu zavallılar, İslam’ın son kalesinin burası olduğunu bilemeyecek kadar ya kördürler ya da İsrail’e hizmet edebilecek kadar haindirler. Bu sebeple 1 Kasım seçimleri çok önemlidir. Dünya “beşten büyüktür” diyen, meşruiyetini Batı’da değil bu topraklarda arayan, yeni Lozanların imzalanmaması için elinden gayreti gösteren, din kardeşlerine topraklarının kapılarını açan, Filistin meselesine ve tüm Ortadoğu’ya duyarsız kalmayan Tayyip Erdoğan’ın safında yer almak, alnı secde gören, vatanını milletini seven her sağ duyulu insanın temel görevidir. 1 Kasım’da bayrağı yeniden, dünya beşten büyüktür diyen zihniyete teslim etmek istiyorsak ak kadroları tek başına, iş başına getirmeliyiz. Eski müesses nizam demek kaos, yokluk, anarşi, dar boğaz demektir. Gücünü milletten değil, darbecilerden ve dış mihraklardan alır. Köle ruhludur, bağımsızlık yanlısı değildir. Haklının değil, güçlünün yanında yer alır. Topraklarını sömürgecilere peşkeş çeker. Yeni LOZANLARA imza atar.

Yeniden büyük ve bağımsız bir Türkiye diyorsanız, prangaları kırın ve AK Parti’yi tekrar yalnız başına iktidara getirin.

Benim üç tane oyum var. Anam sütü gibi helal olsun AK Parti’ye.